Atina Günlükleri 4

15 Şubat 2020

Atina

Sevgili Günlük Okurları,

Bugün geciktim. Kusura bakmayın. Günlerden cumartesi oluşuna verin. Bugün klasik kahve turuma çıkmam ancak akşamın 5ine kısmet oldu. Daha erken Bey ile işlerimiz vardı. Nihayet erken akşam yemeğimizi yedik ve ben yağmur ihtimaline aldırmadan bisikletime atlayıp kendimi sokaklara vurdum. Önce Yorgo amcanın aktarına gittim. Yorgo amca İstanbullu bir Rum. 80’li yıllarda Atina’ya göçmek zorunda kalmış. Baharatların sadece Türkçe isimlerini bilen herkes onun dükkanında. Türk çayı da var.

Yorgo amcadan 200gram kişniş, 50gr top kara biber ve 50gr kakule aldım. Hindistan’daki Ayurveda merkezinde günde iki defa ikram ettikleri kış çayından ben de yapıyorum. Bu bahsettiğim baharatın yanı sıra bir de kuru zencefil katılıyor çaya. Tatlı seven için bal de pek yaraşıyor ama ılınmadan balı eklemeyin, zehirler. Kahveyi günde sadece bir taneye indirdiğimden beri yeni içeceğim bu kış çayı. İnanın kahveyi hiç aramıyorum. Belki yakında o sabahki bir tanenin yerini de kış çayı alır. Malum, yaş dayandı kırk altıya. Menapoz köşe başında. Karaciğeri kollamak gerek. Aylardır alkol almadım. Çay içmedim. Kahve günde bir defa 12 gram taze çekirdek. Şu bilgelik çağına sağlıkla girelim inşallah.

Çantamdan baharatlarımla bastım pedallara. Yine Dope’dayım. Günlüklere başladığım noktada, aynı masada. Hava karardı. Dükkanlar kepenklerini indirdi. Dope da boşalmış. Umarım birazdan kapatıyorlar diye bizi kapının önüne koymazlar. Hızlıca yazayım.

Bu sabah yedide uyandık. Portland’daki dostumuz Aisha’nın tazısı Pepper ölmüş. Henüz gözlerimiz kapalıyken aldığımız haber buydu. Pepper kalp hastasıydı. Aisha onu barınaktan aldığı günden beri bu acı günü bekliyorduk. Yine de ikimizin de gözlerinde  iki damla yaş aktı. Yaşam boyunca yanı başımızda sessizlce yol alan hayvanlarımızın kaybı içimde bir başka yeri yakıyor. Pepper da Aisha’nın bizi Portland’daki evde ziyarete geldiği her sefer onunlaydı. Neşeli kardeşi Pluto’nun aksine hüzünlü ve ürkek, halının bir köşesine siner, onu bu yabancı eve getiren Aisha’dan gözünü ayırmadan tedirgin beklerdi. (Bakınız şu aşağıki fotoğrafımız) Yokluğunu uzaktan bile hissedebiliyorum.

IMG_6702
Pepper ile Pluto bizim evde

Sabah kedilerimle her zamankinden daha çok oynadım. Koştuk. Saklandık. Oyunca fare kovaladık. Sevinçten kuyrukları sincap gibi kabardı. Yorgun düşünce uyudular. Ben de nihayet o zaman yogama başlayabildim. Bey’in de fizyoterapisti gelmişti o esnada. Gündoğumunda yoga yapmaya alışmış bir vücut için hoş bir sürprizdi. Kedilerle oynarken açılmış, ısınmış. Zihin içinse tatsızdı. Dışarıda hayat başlamış. Gürül gürül bir Cumartesi. Mahalle pazarı, müzik, fizyoterapist ile Bey’in muhabbeti… İçe dönüş ve ibadet saatleri gelmiş geçmiş. Sondaki pranayama veya sessizce oturma kısımlarını atladım bu yüzden. Yine de yogasananın mucizesi sürüyordu. Zihin dalgaları yavaşlamış, hayat kaçmıyor. Ağır ağır giyindim. Kahvaltıyı hazırladım. Size yazmak üzere evden sıvışmaya hazırlanırken telefon çaldı.

Hastabakıcı ajansıymış. Haftalardır Bey’e bakacak bir hasta bakıcı arıyoruz. Benim İstanbul’da olduğum günlerde bizim evde kalacak, ben Atina’dayken de 9:00-14:00 (Yunanistan’da resmi çalışma saatleri) arası gelip bize yardımcı olacak genç, güçlü, güvenilir kuvvetli, akıllı, Yunanca veya İngilizce bilen bir kadının peşindeyiz.  Bir türlü kısmet olmuyor. Ajans bu defa pek iddialı konuştu. Bizi buluşturacağı hasta bakıcı aradığımız tüm özelliklere sahipmiş. Apar topar evden çıktık. Malum burada saat 14:00 dedin mi ajans, banka, postane hepsi kapanır. Hasta bakıcı kadın gerçekten de kibar, sağlıklı, aklı başında görünüyordu. Salı günü iş başı yapması için anlaştık. Hadi hayırlısı.

Aranızda hasta eş veya başka yakına bakanlar vardır muhakkak. MS hastası eşlerine, tekerlekli sandalyede yaşayan çocuklarına, ana babalarına bakanların da olduğunu tahmin ediyorum. Bir bakıcının önemini size ne kadar anlatsam az. Özellikle karı koca arasında. İnsan istemiyor tabii. Evde sizinle yaşayan bir yabancı. Fazladan bir nefes. Huyunu, suyunu bilmediğiniz bir insan. Bir dolu para. Onsuz idare ederiz dediğimiz pek çok anlar oldu. Büyük yanlış. İdare etmek bir ilişki için tehlikeli bir sözcük zaten. Hiç bir şeyi idare etmemek gerek. Hastalık zaten hep sizinle beraber. Bir akşam yemeğe çıktığınızda, seyahate giderken, yaz tatili için planlarınızı yaparken hastalık, çözmeniz gereken çok bilinmezli bir denklemin bir vektörü olarak orada duruyor. Daima duruyor. Çiftin günlük hayatından az biraz çekilsin diye bir bakıcı lazım. Mesela uyanınca ben, kalkayım ve sırt üstü yatan Bey’i oturur pozisyona bu yeni hanım kızımız getirsin. Ben yine ikimize birden kahve yapayım ama pencerenin önünde, elimde romanımla kendi kahvemi içip bitirdikten sonra doğrudan yogaya geçebileyim. Bey’i kaldırmak, giydirmek, tuvalete götürüp beklemek, diş fırçasına macun sıkmak hanım kızımızın işleri olsun. Ben o sırada yogamı yapayım ve bittiğinde yıkanmış, giyinmiş bir Bey ile hazır bir kahvaltı bulayım. Sonra yine kahvaltıyı ben toplarım ve öğlen yemeği için alışverişi yaparım. Bey’i ihtiyaçlarını benden başka birisi görsün ki ben bir an önce evden sıvışmaya kalkışmayayım. Beraber vakit geçirmek için içimde heves kalsın. Tüm bunlar için bir hastalıkla beraber yaşayan çiftlerin dışarıdan yardım alması şart. Hastalığın ilişkiyi ele geçirmemesi için. Bu konuda sorularınız varsa bana yazabilirsiniz. Biz on senedir tekerlekli sandalye üzerinde yaşayan bir erkek ve  bağımsızlığına düşkün bir kadın olarak evliliğimizi sürdürüyoruz. Sanırım ki bu yola yeni girenlere rehberlik edecek kadar tecrübemiz birikmiştir.

Mektubumu bu defalık burada kesiyorum. Dope gerçekten de kapanıyor. Bisikletle eve dönmek var şimdi karanlıkta. Ah ama bitirmeden nihayet diz doktoruna gittiğimi yazayım ki annem ve diğer merak edenler rahatlasın. Doktor dizimdeki kilitlenmeyi pek ciddiye almadı. Kırk yaşından sonra olur böyle dedi. Minisküs filan değil. Diz kapağı kaymıştır, sizin dizleriniz biraz çıkık, biraz oynak, bacakları güçlü tutalım, kilo almayalım, halter kaldırmayalım (Allah Allah!) dedi, yolladı beni. Ben zaten yoga ile onu epeyce iyileştirmiştim. Laf aramızda her şey ayaklarda başlıyor. Ayakları boş vermeden başladığım bir gün, biletleri iyice ısıttığım bir seri dizleri korumakla kalmıyor, iyileştiriyor da. Neler neler yaptım ben bugünkü yogamda, hiç kilitlenmedi. Yarın size minicik bir serinin fotoğraflarını koyarım. Ayak bileklerini esnenip güçlendirmek için.

Şimdilik esen kalın… Yollar beni bekler. Pepper’ın anısına bir fotoğrafımızı koyuyorum.

Bir daha görüşüncüye kadar RIP Pepper, dostum.

IMG_0357
Ben Pepper’ın evindeyim

Atina Günlükleri 4’ için 10 yanıt

  1. Halenur temizkök 15/02/2020 / 9:23 pm

    Mavi orman kitabınızı çok sevdim ve tüm yoga yolcusu arkadaşlara tavsiye ettim!ufkumu açtınız yoga nedir ne değildir anlamama sebep oldunuz,muhteşem ve doğal anlatımızı çok seviyorum,çok teşekkürler şimdi yoga kurslarına katılmaya karar verdim.Namaste🙏☯️🕉💜🦉🍀OM

    • Kalemtıraş 19/02/2020 / 3:13 pm

      Bunu duymak ne güzel Halenur! Mavi Orman’ın devamı İnsanlık Hali kitabım da birkaç ay önce çıktı. Onu da seversiniz diye düşünüyorum. Yorumlarınızı beklerim. 🙂

  2. Anonim 15/02/2020 / 11:46 pm

    Defne hocam, Instagram’da gorup buraya geldigim bir Cumartesi sabahindan merhaba! Gunlugu okuyunca icime bir mutluluk coktu. Sanki cok begendigim koca bir kitabi bitirmisim de o sondaki tatmin ve durgunluk hali gelip icime yerlesmis gibi. Cok tesekkur ederim… Paylasmadan gecemedim. Baharatcidan ihtiyaci olan baharatlari almak gibi basit gunluk bir aktivitenin insani ne kadar mutlu edebildigini hatirladim. Kendi eski tecrubelerim aklima geldi. Pepper’in gocup gidisine ben de uzuldum. Basit, dogal, ayni zamanda da muhtesem bir gun. Hayatiniza bu guzelim gunluklerle bizi davet ettiginiz icin ayrica tesekkurler.

    • Kalemtıraş 19/02/2020 / 3:14 pm

      Çok teşekkür ederim. Acaba isminizi de yazar mısınız? Yoksa Anonim kalmak mı dileğiniz?

  3. Anonim 15/02/2020 / 11:46 pm

    💙

  4. serapgokalp 16/02/2020 / 2:29 pm

    Merhaba, benim kişisel bloguma bağlantı yapmışsınız, sanırım bir yanlışlık oldu, rica etsem geri alabilir misiniz, teşekkürler.

    • Kalemtıraş 16/02/2020 / 7:16 pm

      Nasıl yapmışım, çözemedim. Siz, sizin taraftan geri alabilirseniz siz alır mısınız? Özür dilerim.

  5. Meryem Şafak 16/02/2020 / 6:53 pm

    Pepper’a bizde üzüldük, çok tatlı bir köpekmiş. Dizinizin iyi olmasına sevindim, sizi şimdiden özledik, neyseki yazılarınızla tekrar görmüş gibi oldum. Özellikle kahveci Dope önündeki resminiz pek hoş, mavi çok yakışmış. Eşinizin ve sizin yeni yardımcınızla işlerin yolunda gitmesi dileğimle. Yeni yazılarınızı heyecanla bekliyoruz.

    • Kalemtıraş 19/02/2020 / 3:13 pm

      Teşekkür ederim Meryemciğim. Yeni öyküde bir Meryem var biliyor musun? İki kardeşten küçük olanı. 🙂

      • Anonim 27/02/2020 / 9:40 pm

        Sanırım o anıyı bildim, ablamın beni nasıl yazdığını da hatırladım. Bakalım sizden nasıl bir yorum gelecek.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s