Bu sabah, günlerden pazartesi olmamasına rağmen, yine öyle zınk diye uyanamadım. 4 buçukta bir gözlerimi açar gibi oldum, sonra 5:07’ye kadar homurdanarak yatakta döndüm durdum. Stüdyoya varıp da ilk udiyana bandhayı yapınca çıktı ortaya sıkıntı. Dondurma, mısır cipsi ve salsa, margarita ve öncesinde pilav. Dünün menüsü sayesinde iç organları betona çevirmek için gerekli formülü bulmuş oldum.
Şimdi Okullu Olmak
“Şimdi Okullu Olmak” için 2 cevap
-
Defne, yolum Portland’a düştüğünde ilk gideceğim yerlerden biri herhalde Albina Press olacak. Müdavimi olduğuna göre belli ki şehrin en iyi kahvesi ve servisi orada ve ortam zaman geçirmek ile çalışmak için uygun:)))“Okuma, öğrenme ve yazma” boyutunun kişinin yaşamasını sağlayan temel gereksinimlerden biri olduğunu düşünüyorum. Bu boyut çoğu insan için akademik olmayan, edebi kalemde gerçekleşmekte. Ama ben, akademik okuma, öğrenme ve yazma şansı olan insanlarında ayrıcalıklı ve şanslı olduğunu düşünüyorum. Elbette bu tamamen kişisel bir seçim ve akademik ortamlar herkes için üretkenlik ve doyum sağlamıyor. Veya yaşamın maddi ve manevi dayatmaları bazılarımızın bu üretkenlik ile doyumdan vazgeçmesine neden olabiliyor. Bazı çalışmaların yıllar ve yıllar sürdüğü kesin ve bazen sonuçta tek bir cümle bile çıkmadığı doğru özelliklede içinde bulunduğum tıp dünyasında. Ama bazen de çıkıyor ve bu cümle, o tarihten sonra, o hastalık ile savaşan birçok insan için artı değer yaratıyor. Ve söyleyecek cümleye ulaşan bu insanların illüzyon içerisinde olduğunu da düşünmüyorum. Evet bu insanların bir kısmı o ortamın hipnozu içerisinde büyük resmi görmeye çalışmadan yaşıyor; evet bir kısmı sadece egosunu tatmin etmek, akademik yükselme sağlayıp isminin başına/sonuna birtakım harfler gelsin ve toplum içerisindeki kredibilitesi yükselsin istiyor; evet bir kısmı gelecek güvensizliğini azaltmak ve maddi gelir elde etmek için üretiyor … Ama genelleme yapmak çok zor. Akademik ortamların hep bilinen şeyleri tekrarladıklarını söylemek; her yayınlanan çalışmanın daha önce yayınlanmış çalışmaların sonuçlarını tekrarladığını, bilime hiçbir yenilikçi katkı sağlamadığını söylemek haksızlık gibi geliyor bana. Her yayınlanan 10 çalışmadan belki sekizi çöplük ve sadece yayınlayanlara katkısı oluyor ama belki bir tanesi klinik uygulamaları değiştiriyor ve bir tanesi de daha sonra yapılacak çalışmalara ilham veriyor. Ve ben akademik ortama olan inancımı, sepetteki tüm çürük yumurtalara karşın, kaybetmiş değilim “ … bütün bu sözleri, doktora yapmadan, akademisyen olmadan söyleyiveren insanlar var ama…'' bu cümle belki kendi işimde de geçerli. Hekim olmadan şifa verende var, hatta belki bizim de ötemizde ama bu durum tıp gibi bir pozitif bilimden ödün vermemize neden olmamalı. Akademik ortamda söz söyleme, üretme potansiyeli olan insanların bunu edebi formatta, romanla ve şiirle söylemeleri mümkünse bu yolu yeğleyip doktora işlerini bırakmaları ise daha derin bir konu :))) Sonuçta ben karnı bilgiye kazınan herkesi hem doyuracak, hem de çemberinde kaybolup gitmeyeceği bir okul, bir programın olduğuna inanıyorum. Mutlaka vardır bir yerlerde hele de Defne Suman için mutlaka :))) Kemal
-
belki naropa universitesinde olabilir?uma OM

Yorum bırakın