Burada Neler Oluyor?

Ağustos’un dokuzu. Günlerden Pazartesi. Hava yine serin, ben yine memnun.

Son yazdığımda dolunaymış. Bugün ise yeni ay. Arada geçen iki hafta boyunca neler yaptım ki size bir satır bile yazmadım acaba?

Cuma günü postacı bana bir paket getirdi. Kimden geldiği belli değil. İçinden bir kitap çıktı. Adı Slap. Yani tokat. Yakın geçmişte birisinin bana bu kitaptan bahsettiğini hatırladım ama kim olduğunu çıkaramadım. Bir mangal partisinde misafirlerden biri, başka bir misafirin çocuğunun suratına bir tokat yapıştırıyor. Sonra, insanlar arası ilişkilere bakın neler oluyor…
Kim olduğunu hatırlayamadığım kişi, hikayeyi anlatırken çok heyecanlanıp hemen okumak istemiştim. O da üşenmemiş, amazondan bana ısmarlamış kitabı, adresimi de bilmiş hem. Zarfın önünü arkasını içini dışını bir kez daha elden geçirdim. Sayfaların arasını karıştırdım belki bir not düşer diye. Yok.
Akşam Lita’ya mangal partisine davetliydik. Kokia hazırlıklara yardım etmek için erken gitmişti. Ben yatağa uzanıp okumaya koyuldum. Yazarı ile hemen anlaştık, karakterler ile de çabucak kaynaştık. Veletin tokadı yediği mangal partisinden çıkıp bizimkine gitmek bile istemedi canım neredeyse!
Yolda, cuma akşamı tabii, trafik tıkandı. Kaiser Permanente binasının önünde dururken, katilin ismi Kaiser Soza olan filmin adı neydi, onu da hatırlamadığımı farkettim.
Bizim mangal partisi kitaptakinden çok daha keyifli geçti. Bir kere kimsenin çocuğu olmadığı için tokat atan da, yiyen de olmadı. Lita’nın koca bahçesinde renk renk çiçekler açmış. Kokia margaritalar hazırlamış, mangalı yaktık, mantarlar, sebzeler, etler bir bir pişti.
Aisha Aylin’i de getirmiş. Aylin benim İstanbul’dan öğrencim. Shadow yoga çalışmaya Portland’a geldi. Ay sonunda da Zhander hoca ile çalışmaya San Francisco’ya geçecek. Bir haftadır burada. Harıl harıl yoga derslerine giriyor. Yogadan kalan zamanında da Portland’daki tatlı hayattan sarhoş günlerini bisiklet üzerinde gezerek geçiriyor. Bana beş sene önceki kendi halimi hatırlatıyor. Ben de bir ağustos ayında buraya tatile gelmiştim hesapta. Kaliteli yoga fırsatlarından, organik yemeklerden, insanların samimi saygısından, tavırsız tavırlarından mest olmuş, geldiğim yere bir daha dönememiştim. Bakalım Aylin dönebilecek mi?
Aylin, -yine tıpkı benim 5 sene önceki halim gibi- Aisha’nın evinin çatı katında kalıyor. Cuma akşamı Peter Sterios’un dersine gidecek sanıyorduk. Stüdyoları karıştırmış. Eve geri dönmüş. Aisha da evden çıkıyormuş, onu da katmış yanına beraber geldiler mangala.
Lita’nın bahçesinde gece yarısına kadar oturduk neredeyse. Buradaki bütün yakın arkadaşlarım bir masa etrafında sohbet ettik. Margaritaları içip içip kıkırdadık. Yaz akşamları ne hoş.
Pazar günleri evi temizliyoruz. Kokia tezgah üstleri ve elektronik aletlerin tozlarının alınmasından sorumlu. Ben de yerlerden. Çamaşır günümüz de pazar günü. Bir makine beyazlar, bir makine renkliler bütün haftanın çamaşırı yıkanıveriyor. Çarşafları beraber değiştiriyoruz. Temizlik bitince de bir drink almaya muhakkak dışarı çıkıyoruz. Benim pazartesi sabahları dersim olmadığı için, bizim cumartesimiz pazar gecesi oluyor. Yaz akşamları biz galiba her daim içiyoruz.
Aylin mangal partisinin sonuna kadar kalmadı. Hala jetlag, sabah akşam yoga, Portland heyecanı, bisiklet filan derken 10’da pili bitti. Mandy ve Jay de kalkıyorlardı, onların arabasına kattık onu, gitsin uyusun diye. Lita renk renk mumlar yaktı. Battaniyelere sarınıp gidenlerden arta kalan yerlere biraz daha yayıldık biz de.
Dönüş yolunda Kokia’ya ”hani bir film vardı, Kevin Spacey, Kaiser” bile demeden Usual Suspects diye cevabı yapıştırıverdi. Eve geldik, yatağın üzerinde Slap. ”Beğendin mi yeni kitabını” diye bıyık altında tebessüm etti bizim çapkın.
Eh pes yani! Kokia mıymış yani bana bu kitaptan bahseden? Yazarı da Yunanlı üstelik! Zarfın üzerinde adım da Defne’nin yunancası Dafni olarak yazılmış!
Yaz gecelerinin drinklerinden beynim eriyor mu ne?

Burada Neler Oluyor?’ için 8 yanıt

  1. Defne Suman 09/08/2010 / 11:46 pm

    Siz de yaz günlerinizi anlattığınız yorumlar yazarsanız beni çok mutlu edersiniz dostlar!

  2. petekerim 10/08/2010 / 6:32 am

    yazayim Defne'cim: istanbul'da Agustos ayi, nem orani 96%. Disari cikip nadiren birseyler iciyorum ben de, hatta nadiren cikabiliyorum ama ertesi gun yasanan 'kuruma' olayina kimsenin tahammulu yok. Gecelerde uyku zor. Hayatimda ilk defa klima almaya sicak bakiyorum, hic bir fonksiyonum verimli calismiyor, ilk basta beyin olmak kaydiyla. Senin blogu okurken nasil ozendigimi tanrilar bilir. Moraller bozuk, hayat tatsiz, insanlar guzel degil. Kimsede tavirsiz kibarlik, saygi filan yok. Tavirlisina da raziyiz, ayrica. Sahsen yine gitme fantezileri icindeyim, sonuc bu. yine yaz ki baska turlusu oldugunu hatirlayalim.

  3. Esin 10/08/2010 / 11:28 pm

    Pardon yanlislikla sildim yazimi, geri koyuyorum :)Def'cim canim -benden yaz haberleri de soyle: NY da cok sicak. klimasiz hayat dusunulebilir gibi degil.Tezimin ilk “draft”ini 25 Agustos'ta teslim etmek uzer komitemle anlastigim icin, benim gecem ve gunduzum masa basinda geciyor. Ama Brooklyn'de guzel bi plaj kesfettik, arada oraya kaciyoruz. Soylemis miydim bilmiyorum, uzun suredir et ve tavuk yemiyorum. Ama hala nadiren kucuk balik yiyorum. Kendimi cok iyi hissediyorum, beni bu kadar iyi etkiliyceni tahmin etmemistim dogrusu. Kisin yoga da yapmaya baslamistim ama epeydir yapmiyorum yine. Iste arada kosuyorum ve yuzuyorum. Bisikletimin gidonunu degistirttim, simdi one egilmeden duz oturarak binebiliyorum cok mutluyum 🙂 Eylul'de ders vermeye basliyorum, ama daha once vermistim bu dersi, o yuzden cok fazla hazirlik yapmama gerek yok. Bu arada ref. mektubu yazdigim 3 ogrencim, istedikleri programlara girdiler, valla onlar kadar sevindim. isye boole, simdilik…ha bi de gecenler de Inception'i seyettik, heralde herkes seyretmistir artik ama gormediysen tavsiye ederim. en azindan gorsel olarak tatmin edici.bol bol yaz lutfen, cok iyi geliyo!

  4. Neslihan Akman 16/08/2010 / 12:07 am

    yaz milano'da bir tuhaf…4 gundur yagmur seller goturuyor ve soguk…eger iklimin tuhafligina takilmazsam cok mutluyum bu havadan, daha rahat konsantre oluyorum…buraya gelmek icin aldigim TL kredimi, is ararken odemeye devam edebilmek icin burada bir cafe/barda garsonluk yapiyorum…bu agustos ayi tum is arkadaslarim tatile gittiginden sabah saatlerine de bakmaya basladim, gunde 13 saati buldu gectigimiz bes gun..cok ama cok yoruldum ama neyse ilk kisim bitti..simdi 4 gun tatil, sonra tekrar basliyor, neyse ki bu sefer sadece gunde 8 saat…isyerinde tibetli, brezilyali ve bangladesli arkadaslarim var..bazen beni o kadar kendilerinden sayiyorlar ki, mutfakta arjantinli bana asik olan ascimiz antonio ile neden sevgili olmak istemedigime hic anlam veremiyorlar..ayni sekilde 22 yasindaki brezilyali monica, gecenin 4unde milano'nun haliyle aksamustunden itibaren kapanmis halk havuzuna gizlicene girip heyecan yasayacaklari maceraya katilmak istemedigimi saskinlikla karsiliyor…monica ben 35 yasindayim artik diyorum, cevap olarak..hos 22 yasinda olsam da katilmazdim ayri, bunlardan keyif alan bir genc olmadim hic…ama ayni saskinlik gece bar'in 3te kapanmasindan sonra yakindaki parka kadin-erkek hep beraber futbol oynayamaya gittiklerinde benim sadece seyirci olarak katilmama bozulmalarla devam ediyor ki ben o an sadece ve sadece yatagimda olmak istiyorum…veya sadece bir kez gidebilmeyi becerdim, sabah 7ye kadar samba yapmaya, tekrarlanan israrlara boyun egerek..bu ortama uyum ve kendi isteklerim arasindaki dengeyi bulma durumu beni epey yordu…artik neslihan kendi ortamini bir bulsan iyi edersin sesleri icimde yukseldikce yukseldi bende beni kendi hayatima baglayacak is arayislarina yeniden odaklanacagim tatile keyifle basladim…bu beni rahatlatiyor..hatta 2,5 senelik erkek arkadasimdan henuz ayrilmis olmanin huznunu bile unutturabiliyor..bir iki kitap da alindi okunacak…yarin da bir iki exhibition..bir arkadasim sey demisti bana: “neslihan hayati hep simdi baslayacakmissin gibi yasiyorsun, ne zaman baslican allah askina ?”..aklima geldikce guluyorum…aslinda onemli bir dilemma'ma parmak basiyordu bunu derken..ya boyle..su inception'i cok merak ediyorum..burada sadece bir iki sinemada ingilizce film gosteriliyor, yoksa hepppssii italyanca dublaj ! hem dublaj hem italyanca altyazisi olsa idare edecegim ama sadece dublaj yakalayamiyorum, italyancam o kadar iyi degil henuz.senin yazilarini hevesle bekliyorum, kesinlikle cok iyi geliyor bana da..iyiki varsin sevgiler kocaman(cok uzun oldu, burada pek bir ozledim arkadaslarla sohbeti ondan oldu defne)

    • Ege 26/04/2013 / 11:56 pm

      Neslihan Akman lütfen bana ulaşabilir misin? Sana Anita Sanesi’den bir mektup var. egekin@gmail.com

  5. cinburcu 16/08/2010 / 5:58 pm

    Defnefcim, gerçekten de yazıların insanın içini açıyor. Zira Petek'ten gelen yorumda göreceğin gibi İstanbul'un hali tam da anlattığı gibi. Herkes sabırla(!) yaz sıcaklarının bu anormal halinin geçmesini bekliyor insan gibi yaşamaya dönebilmek için. Tatil rotaları bile değişti. Misal biz 10 gün sonra Norveç'e gidiyoruz, son sıcak dalgası geçip gittikten sonra İstanbul'a dönme ümidiye… Serin yazılarını okumak her zaman keyifli. İstek: bu aralar biraz daha battaniye-sabah serinliği-havanın ferahlığı mevzularına değinir misin :)öperim çok çok bir sürü bir sürü

  6. Çaglayan 02/09/2010 / 8:14 am

    Defneciğim, Bu leziz blogu atlamışım. Ne mutlu bana sonucu ile birlikte, ikisini üst üste okudum sabah sabah. Anladiğim şu ki, sen oralarda “yatsı” okunmadığı için artık erken yatmıyorsun :)Bana gelince, Ağustos ayında yaptığım en keyifli şey Topkapı müzesi bahçesinde (TAM kapının önü) ve Arkeoloji müzesinde düzenlenen “Ramazanda Caz” konserlerinden bazılarına gitmek oldu. Önce eski şehrin pırıl pırıl minareleri arasındaki mahyaların siluete kattığı güzelliği seyrederek (bazen de iftar topunun sesiyle) konser mekanına varış; mekanda bir “iftar yemeği” açık büfesi kuruluyor. Oradan buz gibi çocukluğumun limonataları tadındaki limonatamı alıp yerimize kuruluş ve Tunuslu Anuar Brahem (bildiğin Enver İbrahim) misali doğu-batı harmanı müziği dinlemeye geçiş…İşte sana İstanbul'dan diğerlerinin yazdığından farklı bir manzara…çok çok sevgiler gönderiyoum; hani yukarıya koyduğun fotodaki çiçekler gibi rengarenk ve bol.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s