Ne Öğrendim Şu Yoga’dan: Mikro Mücadele Etmeyi

Foto: Kokia Sparis

Şu kırk gün olayı sahiden de önemli bir şey. Karar vermekten bahsediyordum ya, insan bir şeyi 40 gün boyunca denemeden karar vermemeli, karar vermeyi düşünmemeli bile bence. Özellikle yeni iş, ev, şehir, ilişki meselelerinde. Alışmak zor bir şey, en heyecanlı, en zevkli şeye bile alışmak zor. Ya da büyüdükçe zorlaşıyor, o da olabilir. Her yeniliğe kırk gün süre vermek gerek.

Nereden çıktı bu şimdi? Biz Portland’a döneli tam bir ay oldu bugün. Zihnimdeki dalgalar yavaş yavaş düze eriyorlar ama yavaş yavaş. Başka bir hayatın özlemini duymadan şimdiki zamana daha kolay girebiliyorum. Yorgan altı sendromu da sona erdi. Dersimden önce stüdyoya gidip yoga yapıyorum. Öğrencilerimi, derste ingilizce konuşmayı, Amerikalıların gereksiz yere sarfettikleri o cümleleri yadırgamıyorum pek fazla artık. Lukas doğalı da otuz gün oldu. O da bu dünyaya alışıyor, daha az ağlıyor. Etrafa uzaylı gibi hayretle bakması azaldı. Gülüyor, bizi tanıyor filan. Kırk günde var hayırlı bir şeyler.

Ne diyorduk biz? Yogadan ne öğreniyoruz, ne öğrenemiyoruz? Öğrenemediklerimizden neler öğreniyoruz? Yoga sayesinde en çok da öğrenmediklerimizi farkediyoruz. Öğrenemediklerimiz çoğunlukla bize ailemizden miras özelliklerimiz oluyor. Mesela, aile kendi hakları için mücadele etmeyi bilmeyince, o ailede büyüyen çocuk da kendi hakkı olan şeyi utanılacak bir şeymiş gibi görüp, gidip de bir türlü isteyemiyor.

Bizim kiracıyı biliyorsunuz. Mavi Orman’da da yazmıştım. Yıllardır bize kira ödemeyen bir kiracımız var. Biz ailecek onu bağışlamayı alışkanlık edindik. O da tepemize çıktı. Mahkemelik hale gelmiş olmamıza rağmen, bizim ailenin “borcundan geçtim, çıksın, gitsin, kurtulalım, başka bir şey istemiyorum” tavrı sürüyor.

Ben çıldırıyorum. Adamı onbinlerce lira borcuyla salıp gitmek? Geceleri uykularım kaçıyor. Sadece para kaybettiğimiz için değil. Hakkımızı aramaya üşendiğimiz ve daha da fenası hakkımızı aramayı kendimize yakıştıramadığımız için.

Hakkını aramaktan utanmak? Buradaki Amerikalı arkadaşlarıma ne kadar uğraşsam izah edemeyeceğim bir doğu özelliği mi? Toplumsal bir aşağılık kompleksi mi? Benim aileme has bir burjuvalaşma korkusu mu? Nedir bu, bilmiyorum. Zaten ne olduğu, neden olduğu çok da önemli değil. Yıllarca bu konu içimi kaynattı, öfkemi kabarttı. Adama öfkeliyim sanıyordum. Artık anladım ki kendimin ve ailemin mücadeleden kaçması beni esas sinirlendiren şey.

“Aman kızım”, diyorlar “dünyada bunca haksızlık varken, bizimki de bir şey mi? Paraya ihtiyacın varsa biz verelim.”

Konunun benim ihtiyacım değil, hakkım olduğunu nasıl anlatmalı? Ve bu hakkı savunmanın sadece benim için değil, bütün insanlık için önemini, sinirlenmeden, kontrolü kaybetmeden nasıl anlatmalı bizimkilere?

Evet dünya acımaz, haksız, hukuksuz berbat bir yer ve gittikçe daha da beter bir yer haline geliyor. Adaletsizliğin her noktadan fışkırdığı bir düzende ben kendi mikro mücadelemi neden bu kadar ciddiye alıyorum? Kırk adam onüç yaşında bir kız çocuğuna tecavüz ediyor, serbest kalıyor, bir otel dolusu şair, edebiyatçı, eline hayatında silah almamış insan diri diri yakılıyor, yakanlar yine serbest kalıyor (üstelik yine yakarız bile diyorlar), Afrika’da çocuklar uyudukları yataklarıdan kaçırılıp bataklıklarda savaşmaya zorlanıyor.

Bütün bunların yanında bizim komşu delirip de kakalarını torba içinde kapısının önüne koyuyor diye zabıtayı çağırmak (ve tekrar ve tekrar ve tekrar sonsuz defalar çağırmak, çünkü gelmiyorlar), kirasını bir yıldır ödemediği halde pişkince denize nazır dubleks dairemizde oturan adamı icraya vermek (ve tekrar ve tekrar ve tekrar vermek), bütün bürokrasiden yılmadan, bezmeden bu işleri takip etmek niye önemli olsun diyebilirsiniz?

Ben mikro mücadelelerimi ciddiye alıyorum. Kazanırsam duyacağım keyiften ve rahatlıktan değil sadece. Ezenlerin ezdiği ve ezilenlerin iç çekip ne yapalım işte böyle dediği bu düzeni değiştimek istediğim için. Bütün düzen ezeni güçlü kılmak amacıyla tasarlandığı halde, ben sinmeden sesimi duyurmak istiyorum. Meselenin ne olduğu, mücadelenin sonunda kazanacağımız şeye ne kadar ihtiyacımız olduğu, bunlar önemli değil. Ezenin, arkasına aldığı bütün düzen gücüyle üzerinize geldiği anda, kabul etmiyorum demek. Pasif agresif küsmelerle, ayıp ettiniz, böyle mi olacaklarla sizi bezdirmeye uğraştıklarında basit bir matematik hesabına sadık kalmak demek.

Herkes kendi mikro mücadelesine sadık kalır, sesini duyurursa bir şeyler değişir diye düşünüyorum. Sessiz kalmak, suça ortak olmak, suçun yeniden işlenmesi için alan açmak çünkü.

Cidden. Delice gelse de ben bu düzenin inanıyorum. Benim hayatıma denk gelmez, çocuklarımınkine ve onların çocuklarına da denk gelmez. Ama benim gibi milyonlarca insan kendi mikro mücadelelerini ciddiye alırlarsa ve sonuna kadar savaşırlarsa, bu düzen değişecek, onu da biliyorum.

Yoga bir yandan özgürlüğümü verdiyse bana, diğer yandan da sorumluluklarımı hatırlamamı sağladı. Ben ya bu haksız, ayrımcı, nefret bazlı düzenin içinde olabilirim, ya da karşısında. Arada bir yer yok. Mikro mücadelelerimle hayatımın her anında karşılaştığım haksızlık, ayrımcılık, zülum ve en çok da umarsızlıkla mücadele etmek zorundayım. Eğer ezenler ve ezilenlerden biri olmak istemiyorsam, böyle bir sorumluluğum var benim.

Yoga bana günlük, kişisel mikro mücadelelerin önemini öğretti. Sadece kendim için değil, bütün dünya için. Ezilmenin, vazgeçip bezmenin nihayetinde yine ezenlere yarayıp, düzene hizmet edeceğini, o yüzden de mikro mücadeleden vazgeçmemem gerektiğini…

Yalnız olmadığımı biliyorum. Dünyada biz varoldukça, umut olduğunu da…

Ne Öğrendim Şu Yoga’dan: Mikro Mücadele Etmeyi’ için 3 yanıt

  1. melda keser 14/06/2012 / 9:07 am

    evet yalnız degilsin. en azından ben varım, onu biliyorum 😉

  2. özgür 16/06/2012 / 1:46 am

    Lukas?

  3. perilievren 25/01/2013 / 6:40 am

    Haklısın ve yalnız değilsin…

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s