Bu sabah dersime kimse gelmedi.
Ben kendi yogamı yapıyordum, keyfim de yerindeydi. Bazı sabahlar insan bedenen güçlü ve esnek, zihnen de sakin uyanıyor. Bunun esrarı, sırrı nedir bilmiyorum. Bazı sabahlar ise yataktan çıkmasına imkan yok, çıktı diyelim ayakta durup hareket etmesine imkan yok. Hadi ayakta durdu biraz hareket etti diyelim, nefesini, kafasını toplamasına imkan yok. Neyse, uzatmayayım.
Zaten bugün öyle bir gün değil bugün. Esnek, dinamik, sakin, neşeli bir gün bu. Öyle bir keyifle açılmış, yoga sularında yüzüyorum. Hatta kendi kendime diyorum ki, “aaa ne güzel bugün erkenden başlamışım, öğrenciler gelmeden herşeyi yaptım bitirdim, şimdi kalkıp tuvalete bile gidebilirim”. Warm down da bitince, döndüm de saati o zaman gördüm. 6:25 (sabah). Dersin başlama saati 6:15. Derhal anladım, gelmeyecekler. bir tanesi bile. Çünkü burada, Amerika’nın nezih Portland kentinde insanların geç kalmak gibi bir alışkanlıkları yok. Fazla bahaneleri de yok. (Trafik yok, uzun mesafeler yok, köprüler çok, herkesin evine yürüme mesafesinden en azından dört yoga stüdyosu var vs.) Gelmeyeceklerini anladım ama yine de yerleri süpürdüm, battaniyeleri düzelttim, altardaki baygın çiçekleri attım.
Çıktım, bizim kahveye geldim. Albina Press. Şükür, 6’da açılıyor. Kahvemi yapan güçlü kuvvetli genç kahvenin de çok yavaş bir sabah geçirdiğini bildirdi. Bugün “öyle” bir günmüş. Kimse yatağından çıkmamış. Ne yoga için, ne de kahve için. Ay haline yorduk. Ayın yüzde 3’ü kalmış. Ucunun ucu yani. Onu da sabaha karşı şansa yakalarsanız ne ala. Göklerde toplasan yarım saat takılıp kaybolup gidiyor. Yarından tezi yok, karanlık geceler. Yeni ay, kara ay. Ne derseniz desin. Aysız geceler. (Bodrum sahillerinde şahane yakamoz olur.)
Yakamozuna doyum olmaz ya, esasında bu kara ay da dolunay gibi musibet bir ay hali. Benim öğrenciler bilirler, hep insan ayaklarını yaralar bu yeni ay günlerinde. Ayak parmağını kıranlar, bileğini burkanlar, cama basıp ayağını kesenler…Kara ay gününde ay bütün gücüyle ayak baş parmağımıza bastırıyor da ondan. Hatha Yoga metinlerine bakacak olursanız, ay her gün bedenin başka bir yerine vuruyor. Dolunay günü başın tepesi, kara ay günü de ayak başparmağı. Aradaki günler de aradaki noktalardan sırayla aşağı yukarı iniyor, çıkıyor.
Neyse işte ayın bu musibet halleri yüzünden, Hatha Yoga metinleri dolunay ve kara ay günlerinde yogadan uzak durun derler. Hassasiyet had safhaya vardığından.
Aldım, kahvemi oturdum masaya. Hani hoca gelmezdi de ders boş geçerdi okuldayken. Bazen yedek hoca gönderirlerdi, başımızda dururdu bir şey öğretmeden. Ödevlerinizi yapın derdi, konuşturmazdı ama roman okumamıza da ses etmezdi. O da güzeldi gerçi ama daha iyisi bazen bizi okulun bir ucunda unuturlardı. 7E’de okurken mesela, bizim sınıf okulun kuş uçmaz kervan geçmez bir köşesindeydi. Hoca herhangi bir sebepten derse gelemezse, biz önce soluklarımızı tutup beklerdik ki kimselere başı boş kaldığımızı anlamasın. Aradan on beş dakika geçip de unutulduğumuz kesinleşince, kapıyı sımsıkı kapatır bayram ederdik. Hemen herkes yer değiştirirdi bir kere. Sanki bütün derdimiz boy sırasıymış gibi. Sonra fularlar kravatlar çözülürdü. Sokaktan mısırcı geçiyorsa, o fularlar ve kravatlar birbirine bağlanıp ucunda bir adet torba ile sokağa sarkıtılır, bütün sınıfa süt mısır alınırdı.
İşte şimdi içimde benim de öyle bir neşe. Sanki boş geçen dersin hocası değil de öğrencisiyim ben.
Geldim kahveye, dedim ben şu Türkçe konuşan okurlarıma bir mektup yazayım. Kaç zaman oldu sesim soluğum kesildi. Nasıllar, niceler bir soruşturayım. Günler ne kadar kısaldı fark ettiniz mi? Ben bile neredeyse gökyüzünde yıldızları görecek hale geleceğim. İstanbul çok sıcakmış, duyuyorum, bizim burada hava limonata gibi ayıptır söylemesi, bir atlayıp gelirseniz, size burada kahve ikram ederim.
Hadi şimdilik bu kadar, kalın sağlıcakla, ben yine yazarım!
Defne
sol baş parmağım derin kesik nedeniyle sakat, sağ ayağımda iki kırık tarak kemiği var. başka bir dolu kesikler var ayaklarımda. yeni ayın benimle derdi büyükmüş anlaşılan 🙂
Ozlemistim, iyi geldi. Arayi acmayin lutfen:)
Fulya, bu kırıklar kesikler yeni değil umarım?
E.K.B, arayı açmamak için arayı açmamak konulu bir yazı yazmaya karar verdim. İlhamım sizden.
E,K ve B mutluyuz:) Yoruk Tavsan’a sevgiler!
Kocaman kalpli Defne’ye sevgi dolu bir öpücük gönderiyorum. Habersiz bırakma bizi 🙂
Özlemişim çok ilaç gibi geldi:)
Benim de okul anilarim canlandi kafamda birden. Ama neyse ki ay benim “simdilik” orama burama vurmuyor :))
hayır hayır yeni değiller, bu sefer kazasız atlattım.
arayı açmalar bize roman olarak dönecek nasılsa diye, dertlenmiyorum ben. özleyince romanına gömülmüş defne hoca görüyorum hayalimde, kolay gelsin 🙂
İsmimin manasi ayin ilk hali, her daim ayaklara dikkat o vakit:)