İnsanlık Ayıbı

Foto: Aisha Harley
Foto: Aisha Harley

Anlatacağım hikaye İstanbul’un iyi, çok iyi okullarından birinde geçiyor. Okul Nişantaş’ın göbeğinde, eğitimli, kültürlü, ilerici, modern ailelerin çocuklarını göndermeyi seçtikleri, disiplini ve zorluğuyla ünlü bir okul. Hocaları sahiden iyi. Ben bu okulun 7. sınıfında okuyorum. Eski tabiri ile orta 2. On üç yaşındayım. Okulu çok seviyorum, yaz tatili biterken sevinçten yerimde duramıyor, okullar açılmadan önceki gün heyecandan gözüme uyku girmiyor. Bizim sınıf çok eğlenceli. Bir sürü arkadaşım var. Kızlı, oğlanlı koca bir grup. Kar yağdığında hep beraber Nişantaşına çıkıp arabalara kar topu atıyoruz, haftasonları buluşup sinemaya gidiyoruz, birbirimizin evlerinde toplanıyoruz filan.

Yedinci sınıfa başladığımız sene, evet farkındayız, oğlanlar biraz sapıtmış.  Akılları fikirleri cinsellikte, sıralarının altındaplayboy dergileri saklıyorlar. Anket defterinizi doldursun diye birine verirseniz, defter sayfalarına bikinili ve yorumlu Samanta Fox resmi yapışmış olarak geri geliyor. Bütün hafta birinin evinde toplanıp telekız çağırma hayalleri kuruyorlar ama hepsinin ana babası kurt gibi, ceplerindeki para kısıtlı. Boşaltamadıkları cinsel enerjileri çenelerine vurmuş, bir araya geldikerinde pis pis konuşup çatlak sesleriyle koca koca kahkahalar atıyorlar.

Biz sınıfın kızları olarak yine de seviyoruz onları. Kaba saba konuşmalarına cık cık diyoruz, gülüp geçiyoruz, göz deviriyoruz ama seviyoruz. Hiç ama hiç korkmuyoruz onlardan. Sonra herşey nasıl başlıyor bilmiyorum, bunlar sayıları her gün artan bir oğlan çetesi, sınıftaki bir kızı sıkıştırmaya başlıyorlar. Benim çok yakın arkadaşım değil bu kız. Sessiz sakin kendi halinde belki boyu çabuk uzamış ve memeleri benimkiler gibi erkenden gelişmiş.  Saçlarını örüyor, kalın camlı gözlükler takıyor, beyaz pamuklu çorap giyiyor, öğretmen sözlüye kaldırsa bile sesi fazla çıkmıyor. Diyelim ki kızın adı Fatma.

Sarfedemedikleri cinsel enerjileri bizim oğlanların çenesine vurmuş biliyoruz ama bugüne kadar birimize bile dokunmadılar. Çıkma teklifi olayı bile daha başlamamış. Sınıfımızda bir tanecik çift var, onlar da elele bile tutuşmuyorlar. İşte böyle bir ortamda bu oğlanlar hangi cesaretle Fatma’yı elle taciz etmeye başladılar bilmiyorum. Elle taciz olayını biliyorum ama. Otobüste beni mıncıklayan adamlar olmuş. Daha on yaşındayken ilki, devamı da hemen her cuma akşamı bale dersinden eve dönerken otobüste. O kalabalıkta (o yıllarda otobüsler çok ama çok kalabalık) muhakkak bir yerden bir el (şanslıysam) ya da acele fermuarı indirilmiş pantolondan fırlayan bir penis bir yerlerime deyiyor. Daha mor iğne dağıtılmamış. Ben bu mıncıklanma serüvenimde yalnız olduğumu düşünüp utanıyorum.

Ama aynı şey sınıfta Fatma’nın başına gelince utanmıyorum. Her tenefüs zil çalıp da öğretmen sınıftan çıkar çıkmaz bir kargaşa oluyor. Bir grup oğlan Fatma’yı köşeye kıstırıp sıranın üzerine yatırıyorlar, sonra etrafını öyle bir sarıyorlar ki biz ne yaptıklarını göremiyoruz. Fatma’nın sözlüde bile çıkmayan sesi o sırada da çıkmıyor, zaten çıksa da çatlak sesli oğlanlar öyle bir tezahürat yapıyorlar ki duymamıza imkan yok. Ama işin şimdi bana en acı gelen yanı, biz öndeki kızlar duysak da aldırmayız. Her tenefüs tekrarlanan bu sahneyi öyle bir kanıtsamışız ki arka sıralarda itiş kakış devam ederken biz ön sırada dedikodu ediyor, bir sonraki dersin ödevlerini tamamlıyoruz.

Kesinlikle utanmıyoruz. Korkmuyoruz da. Kendimizi Fatma’nın yerine koymak aklımıza bile gelmiyor. Neden gelmiyor? Çünkü biz hepimiz, sınıfın öteki kızları Fatma’nın bu oğlanlardan birine bir noktada kuyruk sallamış olduğundan eminiz.  Kimse bize böyle bir bilgi vermemiş ama biz yine de eminiz. Kendi aramızda Fatma’yla “Yılın Annesi” diye alay ediyoruz.

O kadar kötü, o kadar zalim, o kadar duyarsızız.

On üç yaşındayız.

Ataerkil sistemin o pis kokulu düşünce kalıpları, inanışları, beklentileri ve akıl yürütmeleri beynimizin kıvrımlarında çoktan yer almış. Taciz ediliyorsan bir yerlede bir yanlış yapmış olmalısın. Toplumdan, televizyondan, okuldan ve ilerici ana babalarımızdan öğrenmişiz tacizciyi değil, tacize uğrayanı suçlamayı. Beni otobüste mıncıklayan adamın gözünde ben de, kız başıma o erkeklerle dolu otobüse binerek kaşınmışımdır. Fatma ve bizim sınıfın oğlanları söz konusu olduğunda benim mıncıklayan adamınkinin tıpkısının aynısı bir düşünce zinciri benim kafamda oluşuyor.

Muhakkak kendi kaşınmıştır.

Ama bu bir yandan kafa karıştırıcı bir düşünce çünkü Fatma “öyle” bir kız değil. Dediğim gibi sessiz sakin kendi halinde. Belki, diye düşünüyorum on üç yaşında henüz doğru dürüst gelişmemiş aklım ve eksik muhakame yeteneğimle, belki Fatma bu oğlanlardan birine aşık oldu ve bir noktada aralarında bir şey geçti. Belki ilkokul binasının karanlık koridorlarında oğlanın kendisini öpmesine izin verdi. Oğlan da bu “zaferini” arkadaşlarıyla paylaştı. Arkadaşları da birimizi öptüysen hepimizi öpebilirsin o halde dediler. Evet kesin böyle olmuştur, diye düşünüyorum. Hala bu düşünce sisteminde bir yanlışlık olduğu aklıma gelmiyor. Kendim paçayı kurtarıyorum çünkü. Çünkü ben bizim oğlanların hiç birine aşık değilim ve gidip onlarla karanlık koridorlarda öpüşmem. Dolayısıyla tenefüste benim üzerime abanmazlar.

İşin öyle olmadığını bir akşam serviste bizzat tecrübe ediyorum. O ara artık oğlanlar iyice azıtmışlar, Fatma’nın itiraz eden sesi ön sıralara kadar gelir olmuş. Bir cuma akşamı, havalar ısınmış palto giymiyoruz artık. Servis aracı bizim evin önüne yanaşıyor. Ben arka koltuktan kapıya yürürken orta sırada oturan fırlama sınıf arkadaşım (o oğlanlardan biri) parmağını mememin ortasına pastırıp “ciik” diye bir ses çıkarıyor. O sırada hemen arkama denk gelen koltukta oturan bir diğeri de ( o da o oğlanlardan biri) arkadaşından cesaret alarak popomu avuçluyor. Bunların hepsi çok hızlı yaşanıyor ama bütün servis dönmüş bana bakıyor. Şaşkınım. Ne yapacağımı bilemiyorum. Ne yapacağımı bilemediğim zamanlardaki gibi yarım yamalak gülümsemeye çalışıyor ve kendimi servisten dışarı atıyorum.

Eve yürürken ve sonra bütün hafta sonu boyunca mememde ve popomda istemediğim ellerinin, parmaklarının sızısını hissederek düşünüyorum. Arkadaşlarım benim bu çocuklar. Doğumgünü partilerinde beraber Elm Sokağından Cinayet’i seyrettiğimiz, karlı günlerde beraber arabalara kar topu attığımız arkadaşlarım. Kafam karışıyor. Karışan kafamda aklıma Fatma geliyor. Ve dehşetle karışık kafam bana şu soruları soruyor:

Ya gülümsememi bir onay olarak algıladılarsa? Ya gülümsememi bir davet, bir kuyruk sallama olarak düşünüyorlarsa? Ne de olsa bağırıp çağırmadım, bana dokunan ellerini alıp bileklerini bükmedim, şoför abiye şikayet de etmedim. Aptal aptal gülümsedim sadece. Şaka yapıyorsunuz herhalde arkadaşlar, demeye çalıştım. Sanki bir şaka yapıyorlarmış gibi.

“Ya pazartesi sabahı ilk tenefüste benim üzerine abanırlarsa?”

Tacizlerin, tecavüzlerin çoğu böyle şaka yollu başlıyor biliyor musunuz? İlk anda şaşkınlıktan, utançtan, ne yapacaklarını bilememekten, kafa karışıklığından veya korkudan itiraz edemeyen, pandik atan elleri bir hamleden yakalayıp bükemeyen ve benim gibi salak salak gülümseyen kızların yaptığına ne deniyor ülkemizde biliyor musunuz?

Biliyorsunuz, biliyorsunuz tabii.

Razı gelmek, deniyor. Rızası olmak.

O Pazartesi bana ilişen olmadı ama olsaydı ve iş büyüseydi o oğlanlar çetesi Fatma’ya yaptıkları gibi oramı buramı mıncıklamak için beni sıraya yatırsalardı,  ya da bir ev partisinde beni bir odaya sıkıştırıp tecavüz etselerdi ve biz sonra onlardan davacı olsaydık, muhtemelen benim razı geldiğimi kolaylıkla kabul ettireceklerdi.  “Gülümsedi bize”, diyeceklerdi. “İlk başta hiç de şikayet eder gibi bir hali yoktu. Nereden bilecektik?”

Fatma’ya geri dönelim. İşin astarını bilmiyorum ama diyelim ki benim onüç yaşındaki eksik beynimde gelişen senaryo gerçekti ve Fatma hoşlandığı oğlanlardan birisiyle okulun karanlık koridorlarının birinde öpüştü. Biz o yaşlarda cinsel ilişkiye girmezdik ama hormonlarımız yok muydu? Cinsel arzu yayan hormonlar oğlanlar kadar biz kızların da kanına günün her anında pompalanıyordu. Diyelim ki canı çekti, kendine güveni tamdı ve kendi zevki için sevişti o beğendiği çocukla? (İki sene sonra ben mesela, erkek arkadaşımla yatmaya dünden hazırdım ve o razı gelse hemen sevişirdim. )Diyelim ki bunlar sevişen on dört- on beş yaşlarında iki çocuktular, bu Fatma’nın ondokuz adet adamla daha yatmak istediği sonucunu doğurur mu? Neden doğursun ki?

Fatma bir oğlandan hoşlandı diye (o da şaibeli ya) bütün sınıfın oğlanlarının kendilerinde onu mıncıklama hakkını görmeleri makul bir şey mi? On dört yaşında belki (o da şaibeli ya) hoşlandığı bir çocukla sevişen bir kıza on dokuz erkeğin tecavüz etmesi (ve üzerine on beş erkeğin de tecavüzü mümkün kılması) makul, anlaşılır bir şey mi?

On dört yaşındaki Ö.Ç’ye tecavüz ettikleri iddiasıyla yargılanan ondokuz sanık yine serbest bırakıldı. Biliyorsunuz bundan önce Mardin’deki N.Ç vardı. Yargıtay 13 yaşındaki haliyle yirmi altı adet adamla kendi rızası ile cinsel ilişkiye girdiği kararını vermişti. Sonra Fethiye’de bir grup erkeğin toplu tecavüzüne uğrayan genç kadın var. Sanıklar yine beraat etti. Biraz daha önce de Siirt’te dört adet ilköğretim okulu öğrencisine otuz dokuz (39) erkek defalarca ve örgütlü olarak tecavüz etmişti. Sanıklardan on tanesi ceza almıştı. Benim evimde kalan Amerikalı bir genç kadın da geçen yaz bindiği taksinin şoförü tarafından kaçırılıp Eyüp’de bir inşaat sahasında tecavüze uğradı. Kadının boynu sıkılmaktan mosmor olmuştu , hayatta nasıl kaldığını anlayamadım. Yargıtay arkadaşımın bedeninde “yeterince” zorlama göremediği için suçluyu salıverdi.

Bütün davalarda hala ve hala tecavüze uğrayan kadınların, kız çocuklarının ilişkide rızası var mı yok mu araştırması yapıyor. Ben buna inanamıyorum. Bir kadın, hele hele ondört yaşında bir çocuk bana tecavüz edildi diye neden ortaya çıksın? Böyle bir iftirayı neden atsın? Ne kazanabilir böyle bir davadan? Bu çocukları bir mucize kurtarmazsa, hayatları zaten kararmış durumda. Hala onların belki de kuyruk sallamış oldukları ihtimali üzerinde durmak neden, niye?

Neden biliyorum. Çünkü bu ülkede, Fatma sınıfın arka köşesinde cinsel istismara uğrarken ön sırada gülüşüp, dedikodu yapmayı sürdüren ben ve arkadaşlarım gibi kadınlar yaşıyor. Ataerkil sistemin o pis kokulu düşünce sistemi, inanışları ve beklentileri onların beyinlerinin kıvrımlarına da sızmış, kireç tutmuş.  Kazımak gerek, kazımak. O kireçli beyinler durmadan şunun hesabını yapıyorlar: Ben asla tecavüze/tacize mahal verecek bir davranışta bulunmam, o yüzden güvendeyim. Tıpkı onüç yaşındaki gelişmemiş beynimle benim yürüttüğüm akılsız akıl gibi…

Ama işte bu işler öyle değil hanımlar. Hiç beklemediğiniz bir anda geliverir başınıza. Şaka gibi başlar belki, şaşkınlıkla gülüverirsiniz. Rızanız alınmış olur böylece. Sonra yıllar geçer davanızın görülmesi için. Ana babanız benim gibi boşanmışsa, kuyruk sallamışlığınıza delil olarak çıkar karşınıza. On üç yaşındaki hain bir kız çocuğunun arka sıralarda yaşanan zülmu göz ardı ettiği gibi siz de etrafınızda yaşanan zulmü kabullenir ve bir de kokuşmuş ideoloji ile o zulmü meşrulaştırırsanız, (O kız bütün sınıfla birlikte olmuş, benim oğlumun ne günahı var?) hak, hukuk ve yaşam güvencesine ihtiyaç duyduğunuz bir anda karşısınıza keh keh keh gülen bir erkekler ordusu çıkar.

Ve erkekler, bu yazıyı sonuna kadar okumuş canım duyarlı erkekler. Esas sözüm size aslında. Bu ülkenin feministleri, eşcinselleri gibi hep bir alayla, kaş kaldırmayla, abuk subuk yaftalarla anılır. Biz elbette bu ülkenin feministleri olarak görünürlük mücadelemizi sürdüreceğiz ama böyle zor zamanlarda zaten hafife alınan feminist kadınlardan daha fazla, sözünü geçiren erkeklerin seslerini yükseltmelerine ihtiyacımız var.

O yüzden insan haklarına duyarlı erkekler, bu işler kadın derneklerinin işidir demeyin, siz de bir ucundan tutun. Kadın, erkek, laik, inaçlı, islamcı, ateist, kim olduğunuz hiç farketmez, ortada bir insanlık ayıbı var. Üstünü örtmeyin.

Kadınların tecavüzü hiç bir koşulda hak etmediklerini, istedikleri erkeklerle sevişen kadınların istemedikleri erkelere “hayır” demeye hakları olduğunu, “hayır” sözcüğünün “hayır” anlamına geldiğini, bedenlerinde ve ruhlarında bariz darp izleri taşıyan on sekiz yaşından küçük kız ve oğlan çocuklarının, razı gelerek onlarca erkekle ilişkiye girmiş OLAMAYACAKLARI gerçeğini heryerde, herkese hatırlatın.

Çünkü adaletsizlik kanun haline geldiğinde, mücadele görevimiz haline gelir.

Bu çocukların başına gelenler insanlık ayıbı. Kim olursanız olun, sessiz kalmayın.

Teşekkürler.

Peki Fatma’ya ne oldu? Oğlanlar iyice azıtıp,  işi boş derste mastürbasyon yapmaya kadar götürdükleri için sonunda sınıftaki kızların bir ikisi isyan etti, durumu ailelerine anlattılar. Disiplin kurulu işe karıştı, oğlanlar disiplin cezası aldı ve bir daha ne Fatma’ya ne de başka bir kız öğrenciye yaklaşmadılar, büyüdüler sevdiğimiz iş adamları ve aile babaları oldular. Fatma rumuzuyla anlattığım arkadaşımı o yıllardan sonra görmedim, umarım erkeklerle sağlıklı, dengeli, tatminkar ilişkiler kurmayı başaran bir kadına dönüşmüştür. Okursa eğer bu satırları, duyarsızlığımdan dolayı kendisinden özür diliyorum.



“İnsanlık Ayıbı” için 121 cevap

  1. Sevgili Defne, sen hep yaz ben hep okuyayım…

  2. Bu dünyada erkeklerin tohum saçma dışında başka fonksiyonları olmadığı inancım gittikçe güçleniyor. Onları yaşamlarının belli dönemlerinde kadın, sokak köpeği, travesti yapsan, kendilerine geldiklerinin ikinci dakikası güç kültü geliştirebiliyorlar; ne yazık ki gücün sembolü de fallus! Güzel bir yazıydı, teşekkürler!

    1. … kadın, sokak köpeği, travesti…
      hıı?

      1. orada empati kurmalarını sağlamak için öyle demiş

    2. Böyle erkeklerin de var olmasında, “kadın” annelerinin hiç suçu yok mu sizce?

    3. Öne sürdüğün fikrin ne kadar tehlikeli olduğunun farkında değilsin sanırım. Bu yazıda anlatılan kadar düz yanlış bir mantığın var. Benim haddime değil öneride bulunmak ama haddimi aşıp bulunucam, kusuruma bakma:

      Eğer buralara kadar gelip böylesine önemli bir yazıyı okuyabiliyorsan, duyarlı ve anlayışlı olmalısın. Ancak gelip bu şekilde bir de yorum bırakıyorsan bu sayfaya, yapma bir daha, çünkü aslında duyarlı ve anlayışlı olduğunu gerçeğini örtüp sıradan gevezelik yapan uyuz bir kadına dönüştürüyor seni yorumun.

      İyi günler!

    4. Muzafferabla,
      bizi biz yapan kullandığımız dildir.

      Dikkatsizce kurulan cümleler, evde, okulda, işte, günlük hayatın her yerinde, sistemli bir şekilde, sözlü ve fiziksel şiddete maruz bırakmakta biz LGBTT bireyleri.

      Daha dün babası ve amcası tarafından eşçinsel olduğu için öldürülüp, sokak ortasında bırakılan 17 yaşındaki R.A.nın katlinden haberin var mı?

      Ya da önceki gün, yaşadığı baskıya daha fazla direnemediği için intihar eden İdo’yu tanıyor musun? Hani ailesinin gece yarısı, selası okunmadan gizlice gömdüğü 23 yaşındaki eşcinsel genci.

      Akıl almaz bir mukayesenin içinde, kurduğun transfobik hiyerarşinin en dibinde, nedense bir sokak köpeğinden de beter gördüğün travestilere karşı açık bir ‘sözlü şiddet’ var yazdıklarında. Alttan alta da, en tepede duran, sonuna kadar heteroseksüel erkekleri bir yüceltiş.

      Eminim sen de çok dertlisin benim gibi, dertlerimiz ayrı olsalar da aynı. Kendimi yanında ve kolunda hissettiğimden bu yazdıklarım. İşte tüm bunlardan dolayı sana söylediğim, her gün sayısız nefret suçu ve cinayeti işlenen bu ülkede, sen de dilinle nefrete suç ortaklığı etme!

    5. Siz bence yazdığınız yorumu bir daha okuyun..siz o alcaklari Yüceltmissiniz güçlü yapmışsınız. Ve bir hayvana bir trans kadını aynı kefeye koymussunuz nasıl bir düşünce yapısı bu ne farkımız kaldı onlardan siz onlara dahada destek olmuş oldunuz…

  3. Sevgili Defne, öyle bir konuya değinmişsin ki, yetişkin bir kız babası olarak her davayla içimden bir parça koptu… Yüreğine, fikrine, kalemine sağlık…

  4. Şimal Erdoğan Avatar
    Şimal Erdoğan

    Yazınızı baştan sona okudum. Bence suçlu daha doğrusu suçlular “İstanbul’un iyi, çok iyi okullarından biri” dediğiniz okula çocuklarını gönderen aileler. Çünkü orta kesim sayabileceğimiz ailelerin çocuklarını gönderdikleri okullarda bu tarz olayların yaşanmamasının (kendi okulumdan, kendisi sınıfımdan ve kendi arkadaşlarımdan biliyorum) tek nedeni ailedir, diye düşünüyorum. Zannedersem maddi gelir yükseldiği zaman ailelerin çocuklarına verdiği gereksiz öz güvenin seviyesinde yükseliyor

    1. Yanılıyorsun, sadece şanslıymışsın ki sen karşılaşmamışsın…Her kesimde her semtte buna benzer olaylar yaşanıyor…

      1. Tekin Sirin, sana katiliyorum. Bu mesele tek bir sinifa mahsus bir sey degil. Tek bir toplum ya da kulture mahsus bir sey de degil, evrensel bir sorunsal. Sadece bazi toplumlarda suca maruz kalanin daha cok susturuldugunu veya hakkinin yendigini goruyoruz, ki bu da adalet sistemiyle baglantili. Bu sorunun aileden basladigi dogru olabilir ama toplumda kadin-erkek iliskilerinin nasil ele alindiginin incelenmesi gerektigi gibi, gunah kecilerinin sadece belli bir sinif/kesimde de aranmamasi gerekiyor.

      2. Benim ilkokulumda ise edepsiz hareketleri yalnızca sınıfın en zengin bir kaç çocuğu yapardı. Ben de çocuğa aşılanan yanlış ve fazla özgüvenden kaynaklandığını düşünüyorum. Bu durumda tabii ki maddi durumu iyi olmayan ailelerde de özgüven bombardımanına tutulmuş çocuklar vardır. Ve her kesimde olabilir.

    2. bu insanlik sucunun seviye sinif gelirle hic bir ilgisi yok. adi ustunde insanlik sucu, cok ozguvenli oldugunuz cocuklar bile benzer durumda nasil davranacaklarini bilemeyebilirler. cunku boyle bir seyin egitimi yok. bagirmak, ses cikarmak, ozguven sahibi olmak keske engel olabilse tum bunlara…cok yazik ki siz de yazida tanimlanan insanlar gibi dusunuyorsunuz. ben bulgaristanda dogup buyudum, ve bursaya tasindigimizda az racize ugramadim. para gelir gibi kavramlara sahip olmayan bir cocuk olarak, sokak ortasinda her yerim ellenirken bagiramadim, bagirdim sesim cikmadi, sesim cikti kimse disari cikip bakmadi. annem firladi sokaga ve asil ondan sonra mahalle bize goz kulak olur oldu.benim sucum muydu gocmen olmak? ocmen oldugum icin ellenebilir statusu mu kazaniyorum ben? bir daha dusunun bence ve sukredin ki basiniza kotunseyler gelmemis…

    3. Şimal hanım, sizin görüşünüze göre ülkemizde yaşanan cinsel istismar ve tecavüzün tamamının sosyo ekonomik durumu yüksek çevreler içinde olması gerekiyor. Halbu ki şu bir gerçektir ki sosyo ekonomik anlamda yeterli olamayan toplumlarda bu tür eğilimler daha çoktur. Töre olarak adlandırılan çocuk yaşta başlık parası karşılığı satılan kız çocuklarının durumu tam da bu yüzdendir. Ekonomik… Ekonominin talan olduğu toplumlarda ilk baş gösteren davranış şekli ahlaksızlıktır. Ben demiyorum ki zenginler böyle şeyler yapmaz. Ki olayda yapıldığı anlatılıyor zaten ama bizim gibi kapalı toplumlarda flört edemeyen, kızla konuşmayı bilmeyen erkekler için bu tür davranışlar çok yaygın. Ekonomik ve kültürel gelişme bireylerin kendilerini ifade edebilir olabilmeleri bunları engeller diye düşünüyorum.

    4. hiç alakası yok senin başına gelmemiş. Gayet varoş bir okulda okudum ve benim sınıfımda da fatma vardı.

    5. Bu olayin ozguvenle hic alakasi yok. Ama ailenin cocuguna cinsel egitim vermemesinin, oglanlara da kizlara da, cinsel tacizin degisik sekillerinin anlatilmamasinin, boyle bir durumla karsilasildiginda nasil tepki vermeleri gerektiginin ogretilmemesi var. Bu egitimin bir kere utana kizara anlatilip sonra da gorevini tamamlamis olma hissiyle, ustunu ortup unutuluacak bir konu olmadigini ailelerin anlamasi gerekiyor. Surekli hatirlatma, ustunde konusma gerekiyor. Biz toplumca cinsellikten korkuyoruz, bir guc ve ceza araci olarak goruyoruz. Hakkinda konusmanin bile bir kadini ahlaksiz yapacagini dusunuyoruz. Cocuklarimiza cinsel organlarin dogru isimlerini bile soyleyemiyoruz. Iste ailelerin hatasi burda. Bu ciddi bir konu. Ailelerin once kendi cinsellikleriyle barisip, yuzlesip, hesaplasip, sonra da cocuklarina gereken egitimi vermeleri gerekiyor.

  5. Çok güzel anlatmışsınız tebrik ederim. Ne yazık ki erkeklere her şeyin hak olduğu bir ülkede yaşıyoruz ve hakkımızı ararken bile dalga geçiliyoruz, “sen sus, kadın başına karışma bu işlere” deniliyor. Bilmiyorum bu zihniyet değişir mi… Değişse de biz göremeyiz sanırım, bu yüzyılda hala savaşlarda dünyanın gözleri önünde kadına tecavüz edilirken ve dünya buna sesini çıkarmazken, arka sıradaki Fatmanın tecavüzüne kimse sesini çıkarmaz. Karamsar bir yaklaşım ama acı gerçek bu ne yazık ki…

  6. Super yazmissin, benzeri olaylar baska liselerde de yasaniyor. Tesekkurler.

  7. Hissettiklerimi kelimelere dökemeyecek kadar düğümlendi boğazım.Bu yazıyı herkes okumalı ve en az benim kadar düğümlü boğazlarla yaymalı.Bu sefil insanlık ayıbı daha fazla ruhu öldürmemeli..

  8. elinize sağlık..okurken bile içim sıkıldı çünkü ben mağdurla yani fatma’yla özdeşim kurdum. bu bir lanet mi yoksa kutsama mı bilmiyorum ama hayatım boyunca mağdurla özdeşim kurdum, bu sayede sesimi çıkardım bu olaylara..bilmiyorum bir fark yaratabildim mi ama çıkardım yine de o sesi..umarım hepimiz çıkarırız sesimizi, hem de en yükseğinden, bağırarak ‘hayır!’ diyebiliriz bu olanlara..

  9. Fevkalâde bir yazi.

  10. Yazınızı çok beğendim. Keşke herkes bu kadar duyarlı olsa ve bazı şeylere göz yummasa…

  11. harika, tebrikler 🙂

  12. Şimal Erdoğan’a
    Olay kesinlikle ”iyi bir semt, iyi bir okul” mevzusu değil.
    Çocuğuna iyi terbiye verememiş aile veya zenginlikle alakası yok.
    bu olayların çoğu fakir sayılabilinecek bölgelerde gerçekleşti.
    Gerçekten hormonal bir durum ve bu çocuklar birbirini gaza getiriyor.
    Gayet küçük bir kasabada hiç de zenginliğin olmadığı bir ortamda okudum.
    Ortaokulda resmen sapıttılar. Bir sene önce yüzlerine bakamadıkları ya da saçını çekip kaçtıkları kızlara pandik atmaya, göğüslerine ellemeye başladılar. Kızlar da utandıkları ya da belki dışlanmak istemedikleri için seslerini çıkarmadı. Şimdi düşünüyorum da resmen aynı mantıkla biz de ‘amaan kuyruk sallamıştır o’ ya kadar gittik.
    O zaman yani yaklaşık 20 yıl önce tecavüze gidecek kadar cesaretleri yoktu.
    Ama artık çocuklar cidden umursamıyor. Çünkü hergün haberlerde karısını öldürüp hapis bile yatmayan, ona buna tecavüz ettiği halde salıverilen insanları okuyor duyuyor. Fatmagül’ün Suçu Ne, İffet gibi dizilerle tecavüzün normal bir sevişme şekli, tecavüzcünün aşık olunabilecek bir ”insan” olduğunu düşünüyorlar.
    Siyasetçisinden teroristine, ergeninden yaşlısına topluca bir cinnet içindeyiz. Gözümüz görmüyor, kılımız kıpırdamıyor.

    Yazınız sayesinde kızlara ettiğim haksızlığı daha net görüyorum. ben o kadar da ilgisiz değildim, bulunduğum ortamda bu şekilde davranmalarına izin vermezdim ama yine de zaman zaman ‘banane ne yeaa’ dediğim de oldu. Haketmiştir diye düşündüm.Ne büyük bir zalimlik.

  13. Helal olsun bu kaleme!!!!! Sevgili Defne, bir arkadaşım face de senin yazını paylaşmış iyi ki de yapmış bunu ki senin gibi yürekli bir kaleme denk geldim. Sevgiler ve sonsuz saygılar…

  14. güzel bir yazı Fatmaya üzüldüm…

  15. Suçun cogunlugu ailede ama olayı görüp, tepki vermeyen sessiz kalanlarda en az tacizciler kadar suçlu…

    1. suçu birilerine atmak ne kadar kolaymış. kendi yazıma kendim kızdım…
      çevre faktörü, yetiştirilirken kodlanan davranışlar, o kadar çok şey bizi kısıtlıyor, ellerimizi bağlıyor ki. bazen de tacizi gerçekleştirenlerin arsızlığı, tepki vermeye çekinebiliyorsun… toplu taşıma araçlarında seni sıkıştırmaya cesaret edem yaratık, itiraz etsen olayı hakarete şiddete bile çevirebiliyor. çevredekilerin kınama cık cıkları da cabası…
      önce çocuklarımıza avaz avaz bağırmayı öğretmeliyiz aslında… bağırmalılar son perdeden… ortalığı ayağa kaldırmalısın demeliyiz…

  16. evet burası türkiye sevgili defne ben bir erkek olarak sonuna kadar yazına katılıyorum ve bu konuda benzer şekilde yazılar yazmaya çalışacağım şimdiden sana başarılar….

  17. bu durum çok iyi okullara özgü değil, her okulda yaşanıyor. ailelerle de ilgili değil. erkek çocukları da maruz kalabiliyor. belirli bir çağa gelince erkek çocuklarına erkeklerin kadınlara ait olduğunu öğretiyorlar. onların cinsel açıdan şımarmasına izin verilirken kızlar baskılanıyor ve \”yollu\” gibi çeşitli sıfatlarla dokunulabilir kılınıyorlar. o düzeyde bu çocuklara eğitim verilmeli, kızlara kendini koruması öğretilmeli, erkeklerin de olumsuz davranışları cezalandırılmalı. en önemlisi, cinselliğin baskılanmaması.

    1. Ailelelerle ilgili değil demişssin sonra ailelerin çocukları eğitme şekliyle ilgili örnekler vermişssin 🙂 Aileden geliyor bütün sorunlar

  18. okurken içim cız etti.çünkü bu tür olayların kendilerini savunamayacak kız yada erkek çocuklarımıza yine kendi yaşıtları yada büyükler tarafından ülkenin her yerinde ve her seviyesinde yapıldığınından ne yazıkki eminim.bişeyler yapmak isterdim.söyliycek sözüm bile yok.onların acısını içimde hissediyorum.sana teşekkür ederim.

  19. sessiz kalmamak en iyisi elbette ancak oda fatmanın yaşamından bi kesit dileğim suç ve günah olarak değilde güzel bi dönüşümle gelecek olsun her iki taraf içinde

  20. Defne’cim ne güzel bir yazı,ne doğru tespitler..Kutlarım seni; umarım bir gün böyle yazılar yazmak zorunda kalmayız..Sevgiler Zehr@

  21. şu anda bende bir yazımı senin yazdıklarına paralel yazdım sevgili defne umarım bu yolda sessiz çoğunluğun sesin oluruz…

  22. Çok önemli bir konuya parmak basmışsın…Teşekkür ederim paylaşımın için…

  23. bir anne olarak bir kadın olarak o korkuyu o mide bulandırıcı hissi o nefreti o duyarsız kalışları çaresizliği insanların örümcek kafalı yaklaşımlarını ruhumda sonuna kadar hissettim ve biz kadınlar kadar erkeklerinde bu konuda duyarlı olmaları kesinlikle gerekli bu olaylara maruz kalan kadınlar ,genç kızlar, çocuklar bir erkeğin ablası, kızı, kardeşi ,eşi beyinlerimizi aydınlatalım empati kuralım lütfen . yazınız beni çok etkiledi.

  24. şu kesin aramızda cinsel tacize uğrayan bir çok insan var ve toplumun bakış açısından dolayı ve adaletin yerini bulmamasından dolayı hiç kimse bunu gerekli mercilere yansıtamıyor. yazdıklarınızı tüm ruhumda hissettim ve bu çok acı verici .bir şeyler yazmak istedim kelimelerin kifayetsiz olması beni çok gerçekten çok üzdü

  25. teşekkür ederiz defne.. ve eklemek istediğim bir şey var.. kız çocukları edepliyken erkek çocuklarının “azgın” olması sorun.. kışkırtılmış erkek cinselliğidir sorun. erkek çocuklarına özgüven cesaret aşılanırken kız çocuklarının eteklerini topla çok konuşma diye yetiştirilmesidir sorun. dayanışmayla.

  26. Siz de en az tacizciler kadar suçlusunuz, şu anda bunları yazıp vicdanınızı rahatlatmaya çalışmışsınız. İtirafınız için teşekkürler…

    1. Yazarın bunları yaşarken 13 ünde olduğunu anladınız değil mi?
      Bu yazı birileri empati yapsın diye kendi masumluğuna acımasız davranmış bir yazara ait.
      Eğer ki 13 yaşındaki çocuğun davranışlarını bu yazıyı yazdı diye vicdan, itiraf, rahatlama muhasebesi yapılmış olarak algılıyorsanız, ö.c, n.ç. ve nicelerinin başına gelenleri meşrulaştıracak kapıyı aralıyorsunuz demektir.
      Bence yazıyı yine okuyun. Anlamamışsınız.

  27. Ağlıyorum sadece ağlıyorum şu an. Sanırım neye neden ağladığımı bulmam gerek o kadar çok şey var ki….

  28. Çünkü adaletsizlik kanun haline geldiğinde, mücadele görevimiz haline gelir.

  29. Sorun kulturde, tecavuz ve taciz kulturunde. Bu kulturu besleyen damarlarda. Evet sorun kadinin sorunu degil asil sorun erkek sorunu. Tecavuz ve tacizi kendinde hak bulan erkek sorunu. Penise tapan bu musluman toplumu… Sagol paylastigin icin…

    1. hangi müslümanlık?

  30. Bu olay sadece kadın haklarında değil Türkiye’de tüm insan haklarında yaşanıyor.
    Geçenlerde amcaoğlunu bıçakladılar. Neyseki bıçaklayan eleman profesyonelmiş(!!!), ölümcül noktalarını bıçaklamamış, sadece badır kısımlara batırmış bıçağı 7-8 defa.(bu arada saldıranlar 5-6 kişi 20-25 yaşları arası). sonra polise gidiyorlar. suçlular polisle sarmaş dolaş bizimkiler sanki suçlu gibi bir köşede duruyorlar. doktora gidiyorlar bunların aleyhinde rapor hazırlatıyor yine bizim polis kardeşler. çocuk bıçaklandım diyor, polis “bıçağı gördün mü?, ne renkti?, hangisi batırdı?, vb.” sorular soruyor.(Sanki o karanlıkta, 5-6 kişi saldırırken görebilecek ki bıçaklandığını çevredekiler söyledikten sonra farkediyor). Adalet durumumuz bu kadar karanlık

  31. Benzer bir durumu ben de yaşamıştım. TED Ankara Koleji’ne gidiyordum, herkes çok zengin çocukları olmasa da gene hali vakti yerinde insanlardı. Ben orada ortaokul döneminde, daha kendini keşfedememiş bir eşcinsel birey olarak, bazı efemine davranışlarım farkediliyordu sanırım ve sözlü/fiziksel tacize uğruyordum. Bundan çok utanıp, kendimi hep geriye çekiyordum, her zaman çok ciddi davranmaya çalışıyordum ama pek faydası olmuyordu. Öte yandan başka bir sınıfta, efemineliği ayan beyan belli, bayağı narin ve aylı uylu konuşan bir çocuk neredeyse hiç umursanmıyordu ve nedeni konusunda halen hiçbir fikrim yok. Çok bariz olunca zaten ilgi çekmiyor ama saklamaya uğraştığınızda daha çok uğraşılıyorsunuz belki de. Bunun yanında Orta 1 ve 2’de sınıfta Pınar adlı bir kız vardı, uzun boylu, pek güzel olmayan, voleybolcu bir kızdı ve gene nedenini anlayamadığım bir şekilde, sınıftaki gaddar oğlanların açık sözlü tacizine uğruyor, habire “top, top” deniliyor, kız bariz şekilde dışlanıyor, yanında oturan en yakın arkadaşı Ebru bile doğumgününe, sınıftan başka kimse gelmez diye Pınar’ı çağırmıyordu. Valla o sıralar kendimi savunmakla meşgul olduğumdan Pınar’a yapılan bu aşırı tacizin nedenini hiç anlayabilmiş değilim. Pınar da boylu poslu bir kız olmasına rağmen o pisliklere ne diye karşı çıkmıyordu, kavga etmiyordu bilmiyorum. Benim karşı çıkmamamın nedeni kendi içselleştirilmiş homofobimdi, ancak şimdi teşhis koyabiliyorum, ben o tacizleri hakettiğimi ve hatalı ve yanlış olduğumu düşünüyor, kendi cinselliğimden aşırı korkuyor, kendimi duygularımda çok yalnız hissettiğimden sürekli olarak “aman olaylar büyümesin” diye kendimi pasifize ediyordum. Aslında olayları büyütenin bu davranışımın ve korkularımın olduğunu anlayamayacak kadar küçüktüm ve önümde bana yardım edebilecek ne bir rol model, ne de benzer durumları yaşayanları öğrenebileceğim internet vardı. Pınar’ın durumunu hiç bilemeyeceğim ama o yaşta farkedilen bir eşcinsel olmak çok boktan birşey. Hayatımın en kötü yıllarıydı ortaokul yıllarım, sonra başa çıkmayı öğreniyor insan.

  32. masum degiliz hic birimiz.biz igrenc bir milletiz..

    1. Ben de aynını diyorum. masum değiliz hepimizin suçu. Hepimizin iğrençliği. kimse ben pırıl pırılım kalanı kaka demesin.

  33. “Penise tapan müslüman toplumu” da ne demek? Birkaç tane azmış yobaz yüzünden ne olduğunu (belli ki) bilmediğiniz bir dine tecavüzün nedenini yıkmaya nasıl cesaret ediyorsunuz. Tecavüzcünün dini ırkı mı var? Bu adamlar insan bile sayılmazlar! Bunları bağrına basan toplum ve affeden yargı da insanlıktan nasibini almamıştır! Bu sorun da böyle çözülmez. Meclisteki kadın milletvekilleri bununla ilgili bir kanun tasarısı sunacak. 18 yaşından küçük çocuğun rızası sorgulanmayacak! diyecek ve gereken en ağır ceza verilecek onlara. geri kalan erkek milletvekilleri de bunu destekleyecek. Bununla ilgili kamu spotları yayınlanacak! Tacize uğrayan çocuklar için bir hat olacak ve şikayetler hemen değerlendirilecek. Tacizciler ifşa edilecek. Her yerde, Belki de gazetelerde ilan şeklinde. Bakalım ondan sonra otobüste tacize girer diye kadınlardan uzak durmuyorlar mı?

  34. müslümanlık zihniyeti devam ettiği sürece bunlar artarak devam edecektir. çoğu ahlaksızın allahçı olması da tesadüf olamaz. müslümanlık kadını yerden yere vuruyor, şahitlik olarak iki kadının şahitliği bir erkeğin şahitliğine denk diyor. bu nasıl bir saçmalıktır.. 1400 küsür yıl önce yaşamış olan bir adam 6 yaşındaki kız ile evlenip 9 yaşına gelince cinsi münasebete giriyor.. bu adam normalde linç edilir günümüz koşullarında.. ama bunu yapan adam müslümanlığın peygamberi olunca işler değişiyor..

  35. yazını çok begendim ve düşüncende haklısın ama ne kadar feminist gördüysem tövbeleri koca görene kadar malesef.

    1. hahaha, güldüm ben şimdi bu yoruma. ben feministim, hem de evliyim. beni yetiştiren hocalarım da evli, çocuklu koskoca kadınlar ve erkeklerdi.yazımı okuduğunuz için teşekkürler. ama ne olur, genellemeler yapmayalım.

  36. Aslında toplumumuzda en fazla vicdan yaralayan olayların başında gelir belkide tecavüz. Ancak medyada bu olayların alttan alta reklamının yapıldığını düşünüyorum. Antalyada bir kızın başına gelenler Hürriyet gastesinde yine baş sayfa haberi olarak verilmiş kızın resmi sadece gözleri hafif flulaştırılarak verilmiş ve detaylar abartılı şekilde betimlenmişti. Olması gerektiği gibi bu problemin çözümüne yönelik en ufak tartışma veya söz yoktu. Bunun okuyucular üstündeki etkisi başta büyük bir yıkım ancak vicdan yeterince zedelenince daha bir vurdum duymazlık bence. Ki bilirsiniz bir işkence bir tecavüz haberi olduğunda bu ve diğer gazeteler bunu günlerce baş sayfadan gözünüzün içine sokuyorlar. Biz de sadece ses çıkaralım sesimizi duyuralım moduna giriyoruz. Tezahüratlarla işlerin düzeleceğine inanıyoruz.
    Tabi ses çıkaralım ancak futbol maçı değil bu. Bu yazıdaki gibi biraz da olsa teknik düşünmek lazım. Böyle haberler olduğunda güvenlik zafiyetleri neydi mahkemede neler yaşandı çözüm bunların anlatılması gerekir. Emniyet müdürü okul müdürü görevi olan kimler varsa onlarla görüşülmesi gerekir. Bir işkence haberinde insanlara da aynı işkenceyi çektirerek empati yeteneğini köreltmenin sebebi ve amacı yok.

    Bunun dışında bu ülkede hatta dünyada işlenen insanlık suçlarında hepimizin payı var. Bir suç işlendiğinde hepimiz o konuda kendi suçumuzu kabul etmeliyiz. Ben ilk okuldayken sessiz kalmam filan değil sorun. Şu yaşımda nasıl insan olduğum. Nelere önem verdiğim toplumda kimleri yücelttiğim.
    En basit matematikle TV de tecavüz mübah gösterilirken o diziyi izleyeceğime bişeyler okuyor olsa idim toplumun 70milyonda birini daha kültürlü yapmış olurdum. Aynı şekilde insanlarla muhabbetimde okuduğum bilgileri paylaşabilirdim. “gs fb bjk ye nası koduk” diyeceğime toplumun birliğini etkileyen şeylerden bahsedebilirdim. İnsanlarda birbirini bu şekilde etkilerdi. Toplum büyük güçtür evet katılıyorum ama seçimleri ile büyük güçtür. Şimdi kimse demesin bana sessiz kalmamızı istiyosun diye. İstediğiniz kadar bağırıp çağırın tamam ama kendi görevinizi de bi düşünün. Değer verdiğiniz şeyler neler. Hayatta edinmeye çalıştığınız şey bir IPAD dan çok insanların güler yüzü olursa, birşeyler öğrenmek olursa o zaman toplumca zaten böyle olaylar yaşamayız. İçimizden adam gibi siyasi liderler adam gibi güvenlik güçleri adam gibi nesiller doğar. Öncelikle erkekleri veya kadınları dışlayan dindarları veya dinsizleri dışlayan bıyıklıları ya da sakallıları dışlayan bir düşünce kalıbına girdinizmi ona bir bakın. Bizi güçsüz düşüren en büyük sebeblerden biri budur. Adamı dışlayarak, kaka diyerek ne kadar etkileyebilirsin ne yönde etkilersin düşünmek lazım. Karşındakini anlamaya çalışmak lazım. Bunun için de kendini bi toplamak lazım.

    Ülke neden bilimde geri kalıyor?
    – Çünki toplum değer vermiyor. Okuyan, bilime merak saldığı için hayatında evliliğe askerliğe ya da paraya çok değer vermeyen çocuklara değer vermek yerine egosu için gereğinde dalga bile geçiyor. Zengin olmalarını öğütlüyor. Sonra bu toplumun içinden çıkan siyasiler bilime o kadar değer vermediğinden bilim adamı olmak isteyeni öğretmen yapınca kendini iş yapmış sayıyor. Ayrıca okuyacan da bilim adamı mı olacan başımıza deyişini çıkaran toplumca biziz.

    Neden bu kadar şehit veriyoruz?
    – Toplum trafikte işte okulda çıkarcı davranıyor çıkarcı siyasiler yetiştiriyor. Aynı zamanda toplum bir birini küçülten söylemlerle farklı gruplara dahil oluyor. Şansa bak ki bu grupların hepsi birbirine düşman.
    Sağcı = örümcek kafalı, gerici, (Demin öğrendim “penise tapan müslüman toplum” dedi birisi)
    Solcu = dinsiz (eskiden amerika hayyranı olduklarını da yduyuyordum
    Dinsiz = ahlaksız hatta insan değil zaten kimine göre
    Ülkücü = Faşist, köpekçi
    (Kusra bakmayın bunları ben değil siz söylüyorsunuz.)
    Sonra yetiştirdiğimiz siyasiler koltuk kavgasına giriyor. sadece kendine has görüşünü yüceltmek için ya araplara ya amerikaya sarma ihtiyacı hissediyor. Yine bizim düşüncelerimizle yetişmiş olmaları sebebi ile vatana çok zarar verebiliyorlar. Cesaret, ahlak ve eğitimle değil kendi içinde oldukları grubu gaza getirme telaşı ile hareket ediyorlar. Bunun için karşılarında oldukları gruba küfretmek ya da haklarından etmek de onlara göre meziyet. Sonra ekran başında ağlıyoruz. Sonra kanalı çevir yine iffet… Askerlerimiz de bizim küflü kafalarımız yüzünden bu kadar sıkıntıda.

    Birine neden tecavüz ediliyor ve neden yasal olarak birşey yapılamıyor?
    Biz birbirimize düşme telaşında iken ve toplumun nefret psikolojisini körüklerken hata yapıyoruz. Dindarlara nefret dindarların çocuklarında tepki doğuruyor. O da ateiste nefretle büyüdüğünden ateist bir kızıa da her şeye mübah diye düşündüğünden (ateist olması bile gerekmiyor biraz işveli görünmesi yeter) tecavüze yeltenmese de ilerde sağlıklı ilişki kuramıyor. Çocuklarımıza küçükken prens muamelesi yapsak da büyüyünce bahsi geçen taksici gibi veya gebzedeki şerefsiz kamyoncu gibi olabiliyor. Bizim yetiştirme şeklimiz o yaşta hayattan beklediğini bulamamış adamı adam etmek yerine vahşileştirmek yönünde etkileyebiliyor. Bu bir sebep.
    İkincisi. Kırsal kesimde olanlar. Benim tahminim topluluk psikolojisi yüzünden olması. Tıpkı sınıfta çocukların birbirini gazlayıp tacize girişmeleri gibi. Diyeceksiniz ki nişan taşındaki adamın kırsal kesimde ne etkisi var. Şöyle ki: Ben burda TV izliyorum program seçimlerimi eğitim yönünde değilde pornografi yönünde yapıyorum. Gazetede tecavüz haberlerini başsayfada ayrıntılı görmeyi tercih ediyorum. İnsanların zedelenmiş vicdanları artık kuruyor. Aynı gazeteyi tv yayınını takip eden köydeki çocuğun canı da cinsellik istiyor. o çocuk cinsel arzularla ancak kendini kontrol edebilecek eğitim ve ahlakı almadan büyüyor.

    Neticede tüm şartları biz sağlıyoruz. Bir tek insanların fermuarını açıp yardım etmediğimiz kalıyor. Ben suçluyum ama sen de suçlusun. Adam mı olsak acaba artık. Birbirimizi anlamaya çalışsak. Bu yazıyı okuyan bir dindar vatandaş biraz ateistlerlerle takılsa. Bir ülkücü biraz solcularla takılsa ya da solcu ve ülkücüler akpye oy veren adamın sebeplerini bi anlamaya çalışsa da kardeşim dese önce bi adama örümcek kafalı diyeceğine. Ne biliyim birbirimizin kitaplarını açık bulmak ya da küfretmek değilde karşımızdaki insanı anlamak için okusak. Medyayı adam etmek için önce biraz adam olup ne bileyim dizileri izlemesek mesela. Kurtlar vadisini ve suçu mübah gösteren tüm dizileri bitirsek. İnsan gibi çocuklar yetiştirsek. Adam Atatürk düşmanıysa ya da öğrenmediyse düşman olmak yerine eğitici davransak. (Tabi eğitici olmak önce adamı yetişme şeklini sebeplerini anlamayı gerektirir). Futbola milyarlar harcamak yerine hem de düşünce tarzı ters bile olsa bir öğrenciye yardım etsek.

    Ya da tecavüz seven insanlarsak pırlanta gibi gençleri terörle mücadelede kaybetmek hoşumuza gidiyorsa buyrun devam edelim maç olsun tüm derdimiz. Aziz yıldırımı kurtaralım. Akşam yiyeceğimiz yemeği ipad imizi düşünelim. Akpliler örümcek kafalı millet düşmanı gerici çok eşliler.. mhp liler faşist pislikler köpekler domuzlar.. dinsizler güvenilmez şerefsiz, vatan millet hak bilmez, cenabetler.. olarak kalmaya devam etsin karşıt gruplarca.

    Yaptığınız her şeyin çevreye bir etkisi var. Bir gün çocuğunuz sizden hesap sorar. Yeter artık bi ayağını denk alsın herkes.

    1. Ben de şimdi bunlara değineceğim yeni bir yazı hazırlıyordum. okuduğun ve düşüncelerini paylaştığın için teşekkürler Hakan!

    2. Yaptığınız her şeyin çevreye bir etkisi var. Bir gün çocuğunuz sizden hesap sorar. Yeter artık bi ayağını denk alsın herkes.

  37. Kimin yazdığına bile bakmadan okuyuverdim yazıyı, ve anladım ki gerçekten öyle saf (iyi ki de öyle!) bir çocukluk geçirmişim ki. neden mi? biz orta okuldayken yani 7. sınıf sanırım, regl ağrıları olan ve derste ağlamaya başlayan kız arkadaşımızı koluna girerek evine kadar götürdüğümüzü hatırlarım.. neler neler oluyormuş meğer.. şu yazılanları okuyunca kötü oldum bir anda. ayrıca kendi akrabalarından sevdiklerinden birinin başına gelince birşeyler yapmaya çalışma zihtiyeti de bu durumun suçlusudur. bu ülkedeki engelli derneklerini kuranlarda engelli yakınıdır, kadın hakları derneklerini kuranlarda zulme maruz kalanlardır. türkiyedeki zihniyetir suçlusu. yıllardır hazırlanan sistemin ürünüdür ayrıca ihtiyaç olduğunda hizmet. (ki artık en ihtiyaç olunan zamanda bile senin de dediğin gibi engelleyici, önleyici yasaklar koyacaklarına salıveriyorlar ne kadar tecavüzcü, sapık varsa..)

  38. Yazınız gerçekten çok etkileyici. Ve maalesef yasaklanan baskılanan cinsellik yaşı 13-14 yaş seviyesine kadar indi.Şimdi kendi orta okul zamanlarımı düşünüyorum bizler mi çok saftık anlamıyorm yoksa yeni nesil mi erken gelişiyor.Sınflar gelişen teknolojik araçlarla donatılırken ergen psikolojisi göz ardı ediliyor. Taze gençlik ticari! zekalarını erken yaşta kullanıp porno film ticaretini görsel şovlarla destekleyerek geliştiriyorlar ne yazıkki.(gerçek olay izmir/buca ) . hatta daha vahimi ilkokul son sınıfta okuyan kız öğrencinin arkadaşı tarafından pazarlanmasıdır.
    ben bir kız çocuğu annesi olarak geleceğinden korkuyorum. evet oturup kalkarken dikkat etsin istiyorum çünkü hiç kimsenin hakkı yokken ona yafta takılsın istemiyorum. o benim kristalim çünkü ben onun kendimden bile sakınırken ………………… birirnin ona zarar vermesinden korkarım( noktalı yere uygun sıfat bulamadım).
    haa sizin 13- 14 yaşındaki düşüncelerinize gelince emin olun onlar size genetik olarak toplum tarafından yerleştiriliyor. erkek çocuk herşeyi yapar kız arkadaşı olabilir(o kızlar uzaylı ya!!) ama kız çocuğunuz varsa yolda kafası yerden kalkarsa yollu olur kuyruk sallayan olur e yazıkki bunu annelerimiz anneannelerimiz yani biz kadınlar yapıyoruz. fatma rumuzu kullandığın arkadaşın hiç utanmasın aksine avazı çıktığı kadar bağarsın utanmaz, yollu ve dahası sizsiniz bana bunu yapanlar diye… sevgiyle kalın kaleminize sağlık

  39. Reblogged this on sadikserdar and commented:
    İnanılmaz bir yazı. Benim blogumdan da okunmasını istedim.

    1. Çok teşekkür ederim desteğin için!

  40. Hala böyle mi bilmiyorum ama 90’larda Alman Lisesi’nden Galatasaray’a kadar durum aynıydı. Bir tek Robert görece daha disiplinli olduğundan daha rahattı ama oradakilerin de başka sorunları vardı. Oğlanlar kızları mıncıklar, öğrencilerin daha rahat olduğu okullarda sınıfta mastürbasyon yapar, kızlar da seslerini çıkar(a)mazdı. Özellikle yatılı okullarda sorunun boyutları çok daha büyüktü. Gündüzlüyseniz paçayı sıyırıyordunuz. Bunlar adı bilinen okullar olduğundan kol kırılır yen içinde kalırdı. Sadece cinsellik de değil. Galiba 94 ya da 95’te Galatasaray’da okuyan son sınıf öğrencisi yatılı erkeklerin yatılı kızlardan bazılarını dövüp hastanelik ettiğini hatırlıyorum. (Olay uzunca bir süre Beyoğlu ortamlarında konuşulmuştur.) Hala psikiyatrik tedavi gören ve asla düzgün bir ilişki yürütemeyen, bu konuları konuşamayan bir sürü insan var (hem erkek hem kız. Kafaları basmaya başladığında bu olayların erkekler üzerindeki etkisi, kızlar üzerindeki kadar korkunç) Sonradan dilenen özürlerin kimseye bir yararı olmuyor tabii…

  41. İcim kan agladi. Ben hep iyi erkeklerle karsilastim. İstedigimle sevistim. İstemedigime hayir dedim, kimse beni zorlamadi. 4 yasinda kizim ve bebek oglum var. Onlari da bilincli ve kendim gibi yetistirecegim. Uykularim kaciyor, biz ne zaman bu kadar ahlaksiz bir toplum olduk? Kadin ne zamandan beri alinir, satilir, tecavuz edilir, oldurup atilir bir meta? Rezalet.

  42. Çok acı ve aynı zamanda önemli bir probleme değinmişsiniz. Genç bir erkek olarak desteğim tamdır bu konu için. Hiç kız kardeşim veya ablam olmadı ancak ya olsaydı ve bunlar onların başına gelseydi? Aslında biz erkeklerin bu konuda sert ve savunmacı olmamız gerektiğini düşünyorum. Yalnız olayın ataerkillikle alakası olduğunu hiç düşünmüyorum bu bence düpedüz tiksinç bir harekettir. Bizde ataerkil büyüdük ama ailemizde bayanlar hep korundu ve baş tacı yapıldı . Ha bir de bir üstümdeki yorumda penise tapan müslüman toplumu ne demek lütfen biri açıklasın, çünkü genelleme yapan bir insana eleştirel bakıyor demem gayet sığ bir insan modeli.

  43. erkek erkek kadın kadın her vücut özeldir erkeğe ve hayvana cinsel istismarda bulunmuş bir toplumda yaşıyoruz kadınlarımıza allah sabır versin.kadınlarımız ve erkeklerimize sözüm çocuklarımızı bu konuda iyi eğitelim

  44. özellikle anlattıklarının son kısmında etkilendiğim için bunları yazmak istedim. Ben 18 yaşında hala cinsellik ve kız-erkek ilişkileri konusunda kafası karışık bir erkeğim. Çevremdeki arkadaş grubunun da benden daha iyi durumda olduğunu düşünmüyorum. neyse geçtiğimiz hafta ben ve benden 3 yaş büyük iki arkadaşımla gün boyu gezip gülüp eğlendikten sonra arabayla eve dönerken nasıl olduğunu anlamadan konu yine kız-erkek meselelerine geldi. arabayı süren arkadaşım “hani o tecavüze uğrayanlar var ya bir kısmı aranıyo onların.” dedi. Daha duyduğuma nasıl tepki vereceğimi bilemeden. arkada oturan arkadaşımın bağırışını duydum. ” SENİN AKLINI …” ve arkasından okkalı bir küfür. arabada sessizlik oldu ben bile şaşırmıştım bu tepkisine. başımı kaldırmadan ” o kadınlar sokakta çıplak dahi dolaşsa kimsenin onlara dokunmaya taciz etmeye hakkı yok. kimsenin” sadece bunu söylebildim. yol boyunca kimse konuşmadı. araba kullanan siz beni yanlış anladınız dedi o kadar. arkada oturan arkadaşımın sinirden titrediğini fark ettim. bilmiyorum belki ben de iyi bi küfür edip arabadan orada inmeliydim. geleceğe biraz olsun umutla bakmak istiyorum. sizce bu küçük dahi olsa bir adım değil mi?

    1. Sevgili Genç Okur Dost,
      Okuduğun ve sonra da yorum yazdığın için teşekkürler. Cesur ve mert bir adamsın belli ki. Kafa karışıklığını kabul etmek son derece olgun bir davranıştır. Öncelikle bu hareketinden dolayı seni kutlarım. Sonra da söylediğin cesurca söz için seni kutluyorum. Sadece bizim ülkenin değil, bütün dünyanın senin gibi düşünen erkeklere ihtiyacı var. Attığın adım hiç küçük değil, bunu bilesin. Koca koca adamların atmaya cesaret edemedikleri bir adım o. Kafa karışıklıklarında sana yol gösterebilrsem eğer ne mutlu bana. Ne zaman istersen bana yazabilirsin. info@defnesumanyoga.com
      Sevgiler,
      Defne

      1. Bence de çok içten ve kalpten, gayet iyi bir tepki vermişsin! Kesinlikle centilmen ruhlusun! Çok iyi bir sınır çizmişsin: “Çıplak bile yürüse, kimsenin dokunmaya hakkı yok!” demişsin….Sen doğuştan insan haklarını anlıyorsun ve ifade ediyorsun! Sağlıklı genç insan! Bravo vallahi…. 🙂

  45. En azından düşünceli davranıp özür dilemişsin. 🙂

    1. Ben de bu yorumların ışığında yeni bir yazı hazırlıyorum ve evet orada da belirteceğim gibi burada bence de en önemli şey özür dileyebilmek…Hatırladığınız için teşekkürler..

  46. olayın ilkokul öğrencilerinin birbirini mıncıklamasına çekilmesi çok saçma. buraya çekenler çözümü kadın ve erkeklerin farklı okullara gitmesinde bulacaktır çünkü.

  47. Bu yazıdaki ataerkilliği getiren, kızların kadınların erkeklerin gücü için yapacağı şeyler olmasın?
    Bu olayı yaşayan sınıftaki kızların önüne iki seçenek koysan “tacizci” ve zengin olan, ve olmayan hangisini seçecekler ve seçmişler acaba? Yarın öbür gün çalışanına sekreterine sarkıntılık etse o da ses çıkartmayacak, hatta mutlu bile olabilir.
    Nitekim paraya ve güce tapmayı bırakın ataerkillik falan kalmaz.

  48. Bu yazıdaki ataerkilliği getiren, kızların kadınların erkeklerin gücü için yapacağı şeyler olmasın?
    Bu olayı yaşayan sınıftaki kızların önüne iki seçenek koysan “tacizci” ve zengin olan, ve olmayan hangisini seçecekler ve seçmişler acaba? Yarın öbür gün çalışanına sekreterine sarkıntılık etse o da ses çıkartmayacak, hatta mutlu bile olabilir.
    Nitekim paraya ve güce tapmayı bırakın ataerkillikten eser kalmaz.

  49. Eminim bütün erkekleri kast etmemişssinizdir ben ailem den gereken edeb i adabı aldım kendimi yetiştirdim burada okuldaki eğitimcilerin ders zili çaldıktan sonra öğrenci davranışlarını kontrol edemediğini çıkartıyorum o kadar üzücü ki burada öğretmenlerin ve idarecilerin de eksikleri var 14 yaşında yönlendirilmeyen eğitilmeyen yanlış bilgi edinen o hormon azgını arkadaşların kabahati onların davranışlarından sorumlu olan ebeveynlerden daha az bu ayrı konu bu arkadaşların yaptığı şeyi irdelemeyecek seviyede düşünememesi öğretmen anlayışından kaynaklanıyor aile içi eğitim olması şart olabilir lakin öğretmenlerin eğitici olması ilkesi değiştirilemez bu bağlamda pedagojik ve psikolojik donanımı eksik öğretmenlerin sadece müfredatı uygulaması utanç demek cehalet demek m.e.b. in düştüğü rezillik demek yetişkin insanların böyle olması da okul sıralarında
    göremediği eğitim ve öğretimden kaynaklanıyor!!!
    .Bu davranışa maruz kalan bütün kız kardeşlerimiz ve ablalarımız adına gerçekten üzgünüm. Bunları yapan bunu yapanlara alet olan göz yuman bütün herkes bu iğrenç olayı fiilen yapmış sayılır. Saygılar.

  50. Defne, yazınız insanın yüzüne bir tokat gibi çarpıyor, uyandırıyor, çok teşekkürler. Ben ergenlik dönemimde böyle sorunlar yaşamadım/gözlemlemedim, fakat bahsettiğiniz “ne yapacağını bilememe” durumunu ve kafanızın içinde ebeveynlerinizden ya da çevrenizden devraldığınız repliklerin nasıl da düşüncelere, yargılara dönüşebildiğini anlıyorum.
    Yukardaki mizansen Türkiye’ye özgü değil. İngiltere’nin en iyi yatılı okullarında ya da Avrupa’da, Amerika’da da çeşitli nüans farklarıyla yaşanan durumlar. Cinsellik tüm dünyada çok uzun süre tabu olarak addedildi ve bunun sonuçlarının kısa sürede yok olması imkansız. Yüzyıllarca bastırılmış dürtülerin serbest kalmaya başlamasıyla aşırılığa dönüşmesi basit bir sebep-sonuç ilişkisi. Gazetenin arka sayfasında, televizyondaki ucuz pornomsu türk filminde, orada burada sürekli bilinçaltını görsellikle sürekli besleme hali de cabası.
    Hoşumuza gitse de gitmese de, bu korkunç davranışlarda bulunan erkekler de 13-14 yaşında birer çocuktu ve aslında o genç kızlar kadar saftı. Tepki vermeye korkan; sırf başına gelen talihsizliği normalleştirmek veya kendi benliğinde daha az yaralayıcı olarak kaydetmek adına gülümseyen hatta karşılık verenler kızlar da öyle. Bu “Yeni Nesil” algısıyla bizden daha az saf olarak algıladığımız gençler de hepsi kadar saf.
    Kendimizi tüm bu olanların dışında bırakmak, “onlar yüzünden” demek hiçbir işe yaramayacak. Ya da bu gençlerin farkındalık ve şefkat eksikliklerine türlü cezalar hayal etmek de. Sizin bu olaylar bütününde kendi rolünüzü ve yerinizi fark edişiniz gibi, hepimizin birçok konudaki körlüğümüzün, tembelliğimizin ve sevgisizliğimizin farkına varmamız gerekiyor. Ancak o zaman iyileşme-iyileştirme şansımız olabilir.
    Hepimiz bir düşman edinmeye, saldırmaya, eleştirmeye, kızmaya, nefret üretmeye böylesine tutkunuz. Oysa ancak o nefret ve yargılama halini ortadan yok edip, temiz bakarsak ne yapmamız gerektiğini görmemiz mümkün olacak. Bu hallerin kökleri, tohumları çok eskiye dayanıyor, tek şansımız temizlenmek, kendimizi ve sevgi çerçevesinde de etrafımızdakileri aydınlatmak.
    Bu çocukların her birinin ebeveynleri-çevresi vardı, onların da kendi ebeveynleri ve tüm jenerasyonların sonrakilere bıraktığı içsel miraslar. Egolarımızı, “doğru” olduğunu iddia ettiğimiz ama aslında bir yerlerden edindiğimiz sözde gerçekliklerimizi çocuklarımızın bilinçlerine işlemeden farkına varıp temizlemek tek seçeneğimiz.

    1. Elinize, dilinize sağlık. Teşekkür ederim.

  51. Defne, yazınız insanın yüzüne bir tokat gibi çarpıyor, uyandırıyor, çok teşekkürler. Ben ergenlik dönemimde böyle sorunlar yaşamadım/gözlemlemedim, fakat bahsettiğiniz “ne yapacağını bilememe” durumunu ve kafanızın içinde ebeveynlerinizden ya da çevrenizden devraldığınız repliklerin nasıl da düşüncelere, yargılara dönüşebildiğini anlıyorum.
    Yukardaki mizansen Türkiye’ye özgü değil. İngiltere’nin en iyi yatılı okullarında ya da Avrupa’da, Amerika’da da çeşitli nüans farklarıyla yaşanan durumlar. Cinsellik tüm dünyada çok uzun süre tabu olarak addedildi ve bunun sonuçlarının kısa sürede yok olması imkansız. Yüzyıllarca bastırılmış dürtülerin serbest kalmaya başlamasıyla aşırılığa dönüşmesi basit bir sebep-sonuç ilişkisi. Gazetenin arka sayfasında, televizyondaki ucuz pornomsu türk filminde, orada burada sürekli bilinçaltını görsellikle sürekli besleme hali de cabası.
    Hoşumuza gitse de gitmese de, bu korkunç davranışlarda bulunan erkekler de 13-14 yaşında birer çocuktu ve aslında o genç kızlar kadar saftı. Tepki vermeye korkan; sırf başına gelen talihsizliği normalleştirmek veya kendi benliğinde daha az yaralayıcı olarak kaydetmek adına gülümseyen hatta karşılık verenler kızlar da öyle. Bu “Yeni Nesil” algısıyla bizden daha az saf olarak algıladığımız gençler de hepsi kadar saf.
    Kendimizi tüm bu olanların dışında bırakmak, “onlar yüzünden” demek hiçbir işe yaramayacak. Ya da bu gençlerin farkındalık ve şefkat eksikliklerine türlü cezalar hayal etmek de. Sizin bu olaylar bütününde kendi rolünüzü ve yerinizi fark edişiniz gibi, hepimizin birçok konudaki körlüğümüzün, tembelliğimizin ve sevgisizliğimizin farkına varmamız gerekiyor. Ancak o zaman iyileşme-iyileştirme şansımız olabilir.
    Hepimiz bir düşman edinmeye, saldırmaya, eleştirmeye, kızmaya, nefret üretmeye böylesine tutkunuz. Oysa ancak o nefret ve yargılama halini ortadan yok edip, temiz bakarsak ne yapmamız gerektiğini görmemiz mümkün olacak. Bu hallerin kökleri, tohumları çok eskiye dayanıyor, tek şansımız temizlenmek, kendimizi ve sevgi çerçevesinde de etrafımızdakileri aydınlatmak.
    Bu çocukların her birinin ebeveynleri-çevresi vardı, onların da kendi ebeveynleri ve tüm jenerasyonların sonrakilere bıraktığı içsel miraslar. Egolarımızı, “doğru” olduğunu iddia ettiğimiz ama aslında bir yerlerden edindiğimiz sözde gerçekliklerimizi çocuklarımızın bilinçlerine işlemeden farkına varıp temizlemek tek seçeneğimiz…

  52. yazınızı çok beğendim, paylaştığınız için teşekkürler. konuya neden okuldan başladığınızı çok iyi anlıyorum, insanlar kendi başlarına yapmayacakları şeyleri bir grup psikolojisi içersinde çok rahat yapabiliyorlar, insanların çevrelerinden teşvik veya kınama görmeleri davranışlarını belirliyor, bunu kabul etmek istemesek de. benim de benzer bir hikayem var, aynı yaşlarda benzer bir sınıfta, kızlar ve erkeklerin ortaklaşa çok şey yaptığı, sene sonu etkinlikleri, tiyatro oyunu düzenledikleri bir sınıfta ortaokul ikide sınıfın kızları olarak birdenbire erkeklerin eşek şakalarına ve esprilerine maruz kalmaya başlamıştık. Hikayemde bir Fatma yok, ama grup psikolojisi işte, kesinlikle bazı kızlar daha fazla maruz kalıyordu, erkekler diğerlerinden belki de çekiniyorlardı. Sonunda kızlar olarak dayanamayıp sınıf öğretmenimize durumu anlattık, ve o da okulun psikolojik danışmanıyla (umarım hala okullarda psikojik danışman vardır) biz kızları özel bir toplantıya aldı. her ikisinin de kadın olduğu notunu ayrıca eklemem gerekir belki. biz durumu, erkeklerin yaptıklarını anlattık, yine de ispiyonlamış olmamak için isim vermedik, ama aslında durumu tetikleyen ve diğer erkekler öğrencilere örnek olan ve onları teşvik eden bir kişiydi. sonunda danışman ve sınıf öğretmenimizle bir eylem planı yaptık: bütün erkekler eşek şakalarına ve tacizlerine son verene kadar, bu şakaları yapanlardan biri olmasa da, hiçbir erkekle konuşmayacaktık. hiç şaka yapmamış olanlar çok bozuldular bu işe, “ben bir şey yapmadım kimseye” gibi şeyler dediler. haklılardı, içimiz acımadı değil ama öte yandan diğerlerini de durdurmadılar, ve şakalara onlar da güldü. ilk başta sınıfn erkekleri bu duruma çok şaşırdı ve tepki de verdiler ama biz kararlıydık. sessiz direnişimiz kısa süre sonra meyvesini verdi ve yine öğretmenlerimize danışarak son verdik. tacizlerin elebaşı olan öğrenci başka bir nedenle o senenin sonunda okuldan ayrıldı. şimdi düşündüğümde öğretmenlerin müdahalesinin ne kadar yerinde ve doğru olduğunu görebiliyorum, ben kendi adıma bu deneyimden çok şey öğrendim, örneğin bir sorun olduğunda onu dile getirebilmenin ve kaale alınmanın verdiği özgüveni ve beraber hareket etmenin gücünü. “başka türlü nasıl olabilir”i hatırlatmak adına.

    1. selam
      ben yorumları görmeden defne hanımın yazısıyla ilgili şöyle bir blog yazısı yazdım. o da kamusal olmasa da çok sevdiğim birkaç kişiyle aramızda çeşitli tartışmalara sebep oldu, süper oldu, levent bey gibi biz de ted’de yaşananlarla ilgili konuştuk, ilaç gibi geldi. aşağıda linkini verdiğim yazıda “şikayet” eden kızların aileleriyle diyalogunun şikayete indirgenip indirgenemeyeceğini ve önemli bir müdahele olduğunu, yani bu duruma sessiz kalmayanlar olmasının önemli olduğunu yazmış, ve o kızları merak ettiğimi söylemiştim. siz de öyle bir kızmışsınız, yazdıklarınız için ikiniz de sağolun.

      http://feministanneler.blogspot.com/2012/09/defne-suman-blogunda.html

  53. yazınızı çok beğendim, paylaştığınız için teşekkürler. konuya neden okuldan başladığınızı çok iyi anlıyorum, insanlar kendi başlarına yapmayacakları şeyleri bir grup psikolojisi içersinde çok rahat yapabiliyorlar, insanların çevrelerinden teşvik veya kınama görmeleri davranışlarını belirliyor, bunu kabul etmek istemesek de. benim de benzer bir hikayem var, aynı yaşlarda benzer bir sınıfta, kızlar ve erkeklerin ortaklaşa çok şey yaptığı, sene sonu etkinlikleri, tiyatro oyunu düzenledikleri bir sınıfta ortaokul ikide sınıfın kızları olarak birdenbire erkeklerin eşek şakalarına ve esprilerine maruz kalmaya başlamıştık. Hikayemde bir Fatma yok, ama grup psikolojisi işte, kesinlikle bazı kızlar daha fazla maruz kalıyordu, erkekler diğerlerinden belki de çekiniyorlardı. Sonunda kızlar olarak dayanamayıp sınıf öğretmenimize durumu anlattık, ve o da okulun psikolojik danışmanıyla (umarım hala okullarda psikojik danışman vardır) biz kızları özel bir toplantıya aldı. her ikisinin de kadın olduğu notunu ayrıca eklemem gerekir belki. biz durumu, erkeklerin yaptıklarını anlattık, yine de ispiyonlamış olmamak için isim vermedik, ama aslında durumu tetikleyen ve diğer erkekler öğrencilere örnek olan ve onları teşvik eden bir kişiydi. sonunda danışman ve sınıf öğretmenimizle bir eylem planı yaptık: bütün erkekler eşek şakalarına ve tacizlerine son verene kadar, bu şakaları yapanlardan biri olmasa da, hiçbir erkekle konuşmayacaktık. hiç şaka yapmamış olanlar çok bozuldular bu işe, “ben bir şey yapmadım kimseye” gibi şeyler dediler. haklılardı, içimiz acımadı değil ama öte yandan diğerlerini de durdurmadılar, ve şakalara onlar da güldü. ilk başta sınıfn erkekleri bu duruma çok şaşırdı ve tepki de verdiler ama biz kararlıydık. sessiz direnişimiz kısa süre sonra meyvesini verdi ve yine öğretmenlerimize danışarak son verdik. tacizlerin elebaşı olan öğrenci başka bir nedenle o senenin sonunda okuldan ayrıldı. şimdi düşündüğümde öğretmenlerin müdahalesinin ne kadar yerinde ve doğru olduğunu görebiliyorum, ben kendi adıma bu deneyimden çok şey öğrendim, örneğin bir sorun olduğunda onu dile getirebilmenin ve kaale alınmanın verdiği özgüveni ve beraber hareket etmenin gücünü. “başka türlü nasıl olabilir”i hatırlatmak adına. sevgiler,

  54. Toplumumuz geçmişindeki değerleri geleceğe taşımak konusunda sıkıntılı ve genelde başarısız, Eskinin yerine şimdinin koşullarında yenisini konmak konusunda tam bir karmaşa ve kuralsızlık hakim. Seçkinimizle, ayak takımımızla halihazırda ne şehirli ne köylü ve en önemli bağlayıcı unsurun menfaat olduğu rezil bir toplum haline geldik. Yazıda anlatılanın benzeri rezilliklerin vakayı adiye haline gelmesi bundan kaynaklanıyor. Her anlamda kötü olanla mücadele etmek için cesaret gerekiyor. Çocuklarımıza daha iyisini miras bırakmak boynumuzun borcuysa gerisi sadece teferruattır, gerçekte böyle bir cesareti olmayanların samimiyetinin hükmü yoktur, bu böyle biline.

  55. o kadar güzel yazmışsınız ki utandım hemcinslerimden. Bir erkek olarak ve bu tarz olaylara çok duyarlı bakıp ülkemizin, devletimizin ve insanlarımızın ne kadar tuhaf olduğunun farkında bir birey olarak elimden ne gelebiliyor ise size nasıl yardımcı olabiliyorsam yanınızdayım. Yazılarınızın devamını diliyorum..
    Saygılarımla

  56. Gözlemlerimde haklı olup olmadığım noktaları aydınlatabilirseniz çok sevinirim. lütfen yanıtsız bırakmayınız sizden öğreneceğim çok şey varmış gibi hissediyorum.

    Öncelikle, bu yazıya baştan sona katılıyorum ve üzülerek itiraf etmeliyim ki verdiğiniz örnekler münferit değiller. Ancak tanıdığım 10 kadından 9unun erkeklerin bu içgüdülerini istismar ederek onları kullandıklarını görüyorum. Ortada bir zafiyet var ve bu zafiyet bazı kadınların çok işine geliyor. Kimi kadınların birbirini sevmeme nedeninin altında da aslında bu yatarmış. Bir kız arkadaşım bunu ”Birbirimizin ne mal olduğunu biliyoruz çünkü” diye açıklıyor. Bunu öğrendikten sonra kaynana-gelin çatışmasını da buna bağlamıştım ister istemez.

    Edilgen kız rolünün küçük yaşlarda dinlenilen peri masallarından alındığını düşünüyorum. bu yazının yazarı muhteşem bir gözlem gücü ve dürüstlükle şahsi vicdan muhasebesini yansıtabilmiş. İkili ilişkilerin bu boyutunu yansıtıyor olmam kesinlikle yukarıdaki eylemlerin haklılığını savunduğum anlamına gelmesin. Teşekkürler.

  57. Sevgili Defne Suman merhaba, yazınız bizi 5Harfliler olarak yerimize mıhladı. (5Harfliler, kadın gündeminin peşinde bir internet sitesidir) Bu yazınızla ilgili size ulaşmak, izniniz olursa imzanızla sayfamıza taşımak istiyoruz fakat sitenizde iletişim adresi bulamadık. Sizinle e-mail yoluyla nereden kontağa geçebiliriz acaba? Çok sevgiler, teşekkürler.

    1. sevgili 5 harfliler,
      ben sizin gizli hayranınızım.bana info@defnesumanyoga.com adresinden ulaşabilirsin. benim için bir onurdur!

  58. Sorun ortada, hızla da yaygınlaşıyor, aslında çözümü de belli
    1- Karma eğitimden vazgeçilecek
    2-Tecavüze idam cezası uygulanacak

    Ama insanlarımızın bir kısmı bu çözümleri irtica yaygarası yapacaklar, diğer bir kısmı ise yıllarca analizini yapıp sorunun sebeplerini bulmaya çalışırken birkaç nesli daha kaybetmemize neden olacaklar;
    Hükümetlerin ise onlarca bahanesi var bu çözümleri uygulamamak için;

    Evet güzel devletimin güzel insaları bu canavarlar tarafından yokedilmeye devam edecekler..

    1. Karma eğitimden nereye kadar vazgeçmeyi uygun buluyorsunuz? Üniversiteler de ayrılsın mı? İşyerleri de ayrılsın mı? O zaman bir erkek ve bir kadın birbirini insan olarak değil de karşı cins ve diğer taraf olarak görmenin ötesine nasıl geçebilecek? Bir arada iken bile bu böyleyse fiziksel sınırlarla bunu keskinleştirmenin nasıl bir faydası olabilir? Öte yandan idam cezasının etkili olduğu kanısına nereden vardınız?
      Gerçekten bir insanı ölümle korkutmak (ya da cehennemle) ne kadar etkili? İnsanlar korku dolu oldukları için suç işliyor olabilirler mi? Mutlu, düzgün ilişkileri olan, kendi benliğini, varlığını tümüyle kabul edebilen, yanındakini de kendisi gibi insan olarak görebilen, sevgi ve şefkat hissedebilen ve sevgi ve şefkat görmüş, kendi doğasının zorluklarından kaçmayan insanlardır toplumu refaha taşıyabilecek olanlar. Daha büyük bir korku, bir insanı ve bir toplumu ancak daha korku dolu yapabilir diye düşünüyorum. Zira korkunca insan neler yapmaz ki? İnanın korkunun beslediği hiç bir topluluk veya insan tarihte huzur ve refah bulmamıştır. Sevgiler, saygılar.

      Not: Defne hocam yine çok güzel, yine çok yerinde yazmışsınız. Teşekkürler

  59. Sevgili Okurlar,
    Beni duyduğunuz ve fikirlerinizi burada paylaştığınız için çok teşekkürler! Her birinizin yorumunu dikkatle okudum. Aklıma bir sürü yeni fikir geldi. Sizin sözleriniz ışığında yeni bir yazıya başladım. Yakında buraya koyacağım. Duyarlılığınız, desteğiniz ve düşünceleriniz için sağolun, varolun!
    Defne Suman

  60. DEFNE HANIM
    Çok güzel bir konuya değinmişsiniz malesef bu gün ülkemizde velilerin hemen hemen hepsi çocuklarını okula gönderip cep harçlığını verip sadece ders çalış sınıfında başarılı ol bir meslek sahibi ol deyip bir gün bile olsa okula gelip çocuklarıyla ilgilenmemektedirler veli toplantısı olmazsa bu ülkede velilerin okula çocuklarını ziyaret etmeleri asla akıllarına gelebilecek bir iş değil demem o ki sizin anlatmış olduğunuz konu kesinlikle ana fikri ailenin yani anne ve babanın aile içinde öğretmiş olduğu terbiye saygı sevgi ile ilgilidir sizin anlatmış odluğunuz mevzu 13 yaşında henuz orta okul öğrencılerının yapmış oldukları bu yanlış davranış haraketleri ailelerinden kaynaklanmaktadır çunku bu hareketi yapan okulun tümü değil kendını bılmez aile terbiyesi almamış saygı ve sevgının ne olduğunu öğrenmemiş bir kaç zavalı öğrencidir bu öğrenciler eminim derslerinde başarılı değiller sınavlarda kopyalar dışarda kızlara laf atmalar hatta bu yaşta hap esrar ve bar ortamlarına meraklı başı boş tiplerdir bu tür henuz akılları gelişmemiş ki ben bu çocuklarda suçu bulmuyorum tek suçlu ailelerdir neden dersenız sadece çocuga harçlık vererek nişantaşı gibi bir semtte okula gondermekle anne baba olunmaz tam ergenlık çağına girecek olan bu çocuklara daha çok ilgi alaka göstermek gerekirken aileler onları yanlız bırakıp onlarda çevrelerinde gördükleri olaylara kapılıp yanlış yollara sapabiliyorlar ergenlik dönemi çok önemlidir bü yaşlarda çocuklarımıza sahip çıkmalıyız aksi halde bu yaşta onları boş bırakırsak ailerinden almış oldukları cesaretle yarın öbür gün yaşları 18 ve üstü olduğunda her türlü suça meğilli olurlar hatta günümüzde yaşanan olayları görüyoruz ve sizde örnek vermişsiniz bu gün bu ülkde toplu tecavuz olayları yaşanıyorsa tek nedeni ailelerin zamanında çocuklarına sahip çıkmamalarıdır.

  61. üzülüyorum arka sıralarda fatma gibi cok sessiz kız cocugu var sesini korkudann cıkaramayan cok fatma var ugruna ömrümü verebilecegim sevgilim mesela dört seneme mal olan adam beni en yakın dostuna bir hediye gibi bir ödül gibi sunmak istemesi ,arkadaasına mı kuyruk sallamıstım benn onun ,erkegin bu fikri varsa eyleme zaten gecirecektir dilerim alllah iyilerini cıkarır karsımıza

  62. Bayağı güzel yazmış fakat buradaki asıl sorun bence Türkiye’de hukuk sisteminin işlemeyişi. Sokakta adam ölüdürüyorlar öbür gün direk serbest, adam şike yapıyor şu an sokakta dolaşmakta, alkollüyken gidip birisine çağrıyor çarptığını ya öldürüyor ya felç bırakıyor ceza bile almıyor nerdeyse… Yazmakla bitmiyor, sağlam bir hukuk sistemi olsa bu tip olaylar bu kadar olmaz diye düşünüyorum açıkçası.

    – 90lı yıllarda baktığında Süper Baba tarzı mahalle dizileri sevgiyi , insan ilişkilerini çok güzel işliyordu. O zamanlar böyle diziler vardı şimdi İffet, bilmem ne ve ayrıca okula bile Tommy gömleklerle gelen liseli dizileri(insanlara gerçek hayat buymuş gibi lanse ettirilen diziler)
    – Mahalle baskısı, erkek yapsa sorun değil kız yapsa sorun. Hatta erkek yapınca helal koçum, kız yapınca kaşar damgası
    – Bekarken şeyi boş durmayan adamlar evlenirken bakire kız arıyor. (!)
    – Kendi kız kardeşleri erkeklerle dolaşmasın ama kendileri önüne geldikleriyle ilişkiye girmeye çalışan tipler.
    bunlar da diğer sorunlar.

  63. Uygur ve Göktürk uygarlıkları, bizlerden binlerce yıl once kurulmuştu. Bakınız dostlar, bu uygarlıklarda iki suçun cezası ölüm idi: Hakan’a karsı Hakan çıkarmak (yani devleti bölmek) ve kadına tecavüz.

    İslamiyet, Türklerin basına gelmiş en kötü olaydır kanımca. Zira kadına bakışı bellidir ve gercek şu ki bu inanca sahip olanların kadına yaklaşımları da bu eksendedir.

    Yazınızı üzülerek okudum, hepimizin yaşadığı gercekler bunlar..

    Bin yil geri gitsek de gercekten Uygur (uygar) bir toplum olsak yeniden…

    Sevgiler..

    baran

  64. Sayın Şimal Erdoğan bu olayların gelir düzeyi yüksek ailelerin cocuklarının gittiği okullarda olduğu düşünce ve yorumunuza katılmadığımı yazmadan sayfadan ayrılamadım. Zira ben bir rehber öğretmenim, görev yaptığım (varoş tabir ettiğiniz bölgede) okulda olanları duysanız dudağınız ucuklar. Bu tür olaylar okul içinde her zaman ve her düzeyde mevcuttur ama hep örtbas edilir. Ensest ilişkilerin gelir düzeyi düşük ailelerde daha fazla meydana gelmesini nasıl açıklayacağız?????

  65. esim Alman, donup kendisine siz o yaslardayken, okulda filan kız ogrencilere boyle seyler oluyor muydu diye sordum. ne sordugumu bile anlamadi….boyle olaylar kavram olarak bile o kadar uzak ki ona belli. biz o yaslarda, arkadaslarimizla bir araya geldigimizde hangi kızdan hoslandigimizi, onun ne kadar güzel ve ulasılamaz oldugunu konusurduk dedik. yani gayet utangac ve romantik bir hal…

    simdi ortalama bir Turk’e sorsanız, Avrupalılar (hele Almanlar!) ahlaksız, herkes herseyi gonlunce yasıyor. ar yok, edep yok. oysaki ahlaklı, imanlı Turk toplumu kesinlikle oyle degil. Bizde asla boyle seyler olmaz, kabul edilemez!!!

    o kadar ikiyüzlüyüz ki….kapalı kapılar ardında herşey mübah.

    1. Çok doğru, ben de İsviçre’de bitirdim ilk okulu ve 12 yaşındayken Türklerle İsviçreliler arasındaki şu bariz fark beni şok ediyordu: İsviçreli erkek çocukları sadece spora gidiyordu, kızlar da giysi ve yine sporla veya burçlarla…..kimsenin aklına karşı cins gelmiyordu……Türkiye’deyse (yaz tatilinde görüyordum) kız erkek yan yana gelemiyordu, dost olamıyordu, sadece uzaktan bakışlar, arkadaşla haber göndermeler, “çıkar mısın?” falan…….saçma bir durum….yetişkincilik oynamak gibi…..ne “çıkması?” ….çok garip ve rahatsız bir gerginlik…….erken ergenlik bu bence…..İyi ve yeterli ilgilinin sunulduğu ailede ergenliğe bu kadar hızlı girilmiyor. Ve çok önemli bir konu da yasaklar. Dinsel veya kültürel olarak dayatılan ve çocuğa kara bir batıl inanç şeklinde zorla dayatılan yasaklar korkunç bir bastırmaya neden oluyor. Bu bastırmalar da sonra büyüyor ve bir yerden patlıyor. Her kuralın bir mantığı ve insanı rencide etmeyen, “zan” altında bırakmayan bir açıklaması, bir nedeni olması gerekiyor. Ama Türk kültüründe kuralları sadece Kuran’dan bahsederek ve korkukatarak anlatabiliyorlar…..bu da insanları direkt olarak “suçlu” zihniyetine sokuyor…….insanları hep suçlayınca da bir yerden sonra tüm duvarlar yıkılır……benim de oğlum var…..ona yıllardır sık sık “insan hakları ve özgürlükleri” konusunda bilgiler veriyorum, kitaplar alıyorum, sohbet ediyoruz….mesela ben ona, başka çocukların ona “seni döverim” gibi sık sık savurdukları şiddet dolu sözlerin bile “taciz” olduğunu, yapılmaması gerektiğini, o çocukların sorunlu olduğunu, tehlikeli olabileceklerini söylemezsem, nereden bilecek? Söylediğimde şaşırıyor. Nerede ne için hakkını araması gerektiğini sık sık hatırlatmazsam söylemiyor. Geçen okul yılının son gününde aylardır dışlandığını, “ezik” olarak adlandırıldığını öğreniyorum mesela…..gözlüklü olduğu için ve sınıfta şiddet eğlimli başka bir çocuk tarafından kurulmuş bir çete olduğu için…..daha önce haberim olsaydı, hemen sınıf öğretmeni ve okul psikoloğuyla bağlantıya geçerdim….kimsenin haberi yokmuş….çocuk söylemezse, çaktırmazsa…..İnsan haklarıyla ilgili çocuk kitaları var evimizde……ama anlaşılan o ki, her gün okuyup her durumla ilgili örnekleme yapmak gerekiyor, yoksa çocuk yine herhangi biri yanlış durumun “yanlışlığını” fark etmeyip sineye çekebiliyor……vahşi bir orman gibi okul……

  66. Tamam olayı dinledik dersimizi çıkardık eh bizim patimize ses çıkarmadık. şimdi gelecekte ne yapabiliriz yetkili bir abiden dinleyelim : http://www.ted.com/talks/tony_porter_a_call_to_men.html
    özet geç: ADAM OLMAK gibi salak bir tabirle bir erkek nesli yetişirmenin sonuçlarından mutsuzsak bunu nasıl değiştirebiliriz. neden değiştirmeliyiz.

  67. Tamam olayı dinledik dersimizi çıkardık eh bizim patimize ses çıkarmadık. şimdi gelecekte ne yapabiliriz yetkili bir abiden dinleyelim : http://www.ted.com/talks/tony_porter_a_call_to_men.html
    özet geç: ADAM OLMAK gibi salak ve hastalıklı bir tabirle bir erkek nesli yetişirmenin sonuçlarından mutsuzsak bunu nasıl değiştirebiliriz. neden değiştirmeliyiz.

  68. Kesinlikle katılıyorum ve bu ülkedeki ”kadın” ”anne”lerin çoğunun; prens oğullarının paşa gönüllerinin ne isterse elde edebileceği gibi bir fikri kendi müthiş oğullarının beyinlerine yerleştirdikleri kanısındayım. Bu bir kısır döngü gibi, benim evladım paşa, benim oğlum her şeyin iyisini bilir diye bir zihniyet gelişiyor, doğu batı veya genç yaşlı farketmiyor; çünkü çoğu anne aynı şeyi yapıyor,,, Çok küçük yaşta erkek çocuklarına, her şeyin onlara ait olabileceği gibi bir zihniyet yerleştiriliyor, kim tarafından bilin bakalım?? Bunun çözümünün ne olabileceğini düşünüyorum, anneler için eğitim mi ya da kendi oğullarından medet umup, o güne kadar yaşadıklarının biricik oğlu tarafından hesap sorulacağı umudunun aslında gerçekten bir umut olmadığı sadece sağlıklı olmayan bireyler yetişmesine neden olduğu fikrinin resimli yazılar halinde duvarlara asılması gerektiği mi?? Keşke konu sadece bu olsaydı, sokakta bile; etekle dolaşan bir kadını zihniyet olarak kabul etmeyen ki sadece kadın olduğu için ağzı sulanan, kendisinin giymediği bir ayakkabıyı giyen bir erkeği dahi kabul edemeyen bir Türkiye’den, kimse eşcinsellere saygı göstermesini beklemesin. Genelleme yapmaktan nefret ediyorum,, ama gerçek olan durum bu,,,

  69. bu yazıyı okuduğumdan beri başka birşey düşünemez oldum. toparlayıp yazacağım, bu arada cesaretin için teşekkür etmek istedim sana defne.

  70. farklı ve dosdoğru bir bakış açısı kazandırdın bu yazıyla.senin gibi düşünüp senin yazdığın gibi yazamayacak biriyim.oysa biz de o 13lü yaşlarda ne pislikler gördük:(
    anlatamadık anlatırsak suçlu biz olurduk.
    bunu paylaşıp herkese duyuralım.olur ya bir şeyler değişir.olur ya birileri okur yahu ben bunlara niye ceza vermiyorum der.olur ya adolesan çağında oğlu olan bir ana okur da oğluna izahat vermeye başlar.

  71. Görüp tepki vermediklerimizi yazmış.. Uzun ama basit.. Basit ama gerçek.. Öyle işte..

  72. açık ve net bir şekilde açıklamışın bizim zamanımzda ki okullarda bu durumlar yoktu çünkü teknoloji ve internet bu kadar gelişmemişti şimdi çocuklar kontrolsüz internet sayesinde azgın hale geldiler bunun baş sorumlusu çarpık aile ve çarpık eğitımdir sanada çok teşekkür ederiz

  73. tacize uğrayan insanlar, bunu görüp susan insanlar içinden hep cezasını bulur inşallah gibi şeyler söylüyor cehenneme gider falan çoğunlukla tabi bende öle yaptım ama bu yazıyla da iyice farkettim ki çözüm olmazsa o yaşanılan şey içinde bir kördüğüm gibi kalıyor.ben kuzenim dediğim insan tarafından 15 yaşlarında iken taciz edildim uyku esnasında yani hain diyebiliriz her şekilde sustum tabi kuzen akraba yaşım küçük pek asi biride sayılmam sustum yani birilerine anlattım ama onun suratına bir tokat atmadım, haykırmadım ve düşündüm ki sonradan ergenliğe giren bi genç oda hata yapmıştır pişmadır ve bunun üzerinden 5yıl geçti o aynı şeyi aynı şekilde bi başka kuzenine yaptı ve oda sustu aynı nedenle adalet bunun neresinde. ben bu yazıyı yazdığınız için teşekkür ederim farkettim ki eğer bir şekilde içinizdekileri çıkarmazsanız bu size zarar verir bu bana zarar verdi çünkü beş yıl sonra bile hala dün gibi aklımda içimde tuttuğum bu olay.yeni yaşamışım gibi.
    yani böyle şeyler her yerde her gün gördüğün komşun, sevgilin, kardeşin yada sadece bi arkadaşın olabilir bunu yapan kardeşim dediğin insan olabilir hatta belkide kendi çocuğun olabilir bunun için suçlu aramak doğrumu şimdi oda şüpheli bence pırlanta gibi bi aileden nasıl bi sapık – deyim yerindeyse- çıkabilrse ahlaksız bi aileden çok düzgün bi insan da çıkabilir kimseyi suçlamaya çalışmayın şu gözlerinizi açın yeter sesinizi çıkarın yeter bu kötü olayı yaşan insana yalnızca bi kişiye bile olsa destek olun yeter bence. yazıda da dendiği gibi suçlamayın dinleyin. güçlü olan zayıfı ezmesin sessiz kalmayın çünkü unutmayın bugün göz yumduğunuz kafanızı çevirdiğiniz sahnede yarın siz, kızınız yada kardeşiniz olabilir ve o zamanda biri sizi görmezden gelebilir o sahnede.
    yazı için tekrar teşekkürler sessiz kalmanın da zararlarını farkettim bana verdiği zararları. Umarım herkes farkeder ve çıkarır ar gözlüklerini ve sayenizde birileri böle şeyler yaşamaktan kurtulur.

  74. hasan hüseyin şehriban karabulut Avatar
    hasan hüseyin şehriban karabulut

    bu ataerkil toplum düzeni devam ettikçe ben erkeklik sıfatını red ediyorum…

  75. Müthiş bir yazı… Bir erkek olarak sonuna kadar destekliyorum…

  76. menem yerleşeğim gacı namstur bacıdır her kemke yapr namusuna heyanet yapar insanlığına heyanet

  77. Önce genellemelerin yıkılması gerek. Yorumlara şöyle bir baktım. Erkekler böyle – Kadınlar şöyle gibi. Bu yüzden en büyük sıkıntılar Müslümanlar böyle – Irklar şöyle – İngilizler böyle. Önce her insanın eşsiz ve benzersiz bireyler olduğunu unutmamak gerek. Bir toplumda 19 Erkek bir kadına tecavüz ediyorsa işte o Toplumun, devletin, ailelerin, ahlağın o toplumun tüm değerlerinin çöküşüdür. Yüzde 98’i müslüman toplum diyoruz değilmi? Kuranı okudumda bence bu toplumun yüzde 98’i dinsizdir. Allah korkusu olan biri kadına tecavüz edemez baksanıza 19 kişi yahu! Birde intenet kullanan gençlik var bilgisayar kullanabilen daha bilgiye ulaşabilen tabaka. Bakıyorsun silme küfür figan. Ne bir tatlı söz nede hoş paylaşımlar. Son dönemlerde Atatürk’e laf etmek moda oldu değilmi. Müsadenizle bende bir laf etmek isterim Ata’ya. Atam sen öyle saf öyle aptalmışsınki sen bu vatanı kurtarmışsın. Türk’ü akıllı cesur sanmışsın. Keşke bıraksaymışsın kökümüzü kazısalarmış. Böylece cehaletin kök saldığı, tecavüzün alkışlandığı bir ülke görmezdik. Atam baksana 1 kıza 14 yaşındaki bir kıza tüm Türkiye tecavüz ediyor. Devleti, salıveren hakimi, avukatı, izleyip susan vatandaşı hepimiz.Feminizmmi boşverin feminizmi en başa sarın önce insan olma kısmını sorgulayalım. Hayvanlar bile çiftleşirken bağrınır debelenir dişisini razı etmeye çalışır, dener, güç gösterisinde bulunur falan. Önce hayvanlık mertebesine tekrar erişip o kısmı geçelim sonra feminizm tarafını düşünürüz.

  78. Çok güzel ifade etmişsiniz, teşekkürler…
    Kendi ortaokulumda da bu tip bir olaya şahit olmuştum, Allahtan disipline ve çoçuklarını ailelerine intikal etmişti durum, Allah hepimize merhamet versin…

  79. Hayatımda sayılı şey benim beynime bu kadar hızlı kan fırlatmıştır sinirden, bu da onlardan biriydi. Böyle primat seviyesinde yaşayan hemcinslerime karşı olan nefretimi sayfalarca yazsam yetersiz kalır.

    Ülkedeki cinsel yaşam sorunlarını temellendirebileceğim çok fazla nokta var ama hepsi de şu noktadan sonra anlamsız şeyler. Önce bize bu tür suçlar işlendiğinde düzgün işleyecek bir hukuk sistemi lazım ki o da bu ülkede uzak bir hayal.

    Yine de bu tür olayların bilinmesi ve olmaması için ebeveynlerin ve bireylerin çabası gerekiyor. Sizin yazınız da buna katkı sağlıyor.

  80. Özür için çok geç. Okumaya devam ederken hep Fatma için bir şeyler yapmış olacağınız ümidiyle yazıyı sonlandırdım. Ama maalesef .

  81. terazi-denge-adalet Avatar
    terazi-denge-adalet

    hep yasadik bunlari .lanet olsun ki yasadik. ama bir yanda insanlarin inanclari ki bence inancsiz bir hayat susuz bir hayata benzer bir yanda sacma gorunen bekaret kavraminin `toplumsal` baskinin sonuclari bunlar ..
    ah bre adalet 7sinden 70 ine hic mi ugramadin bu ulkeye.

  82. bu sorunun altındaki en temel sorunu çözememiş olmanız garip. karma eğitime göz yumulması en büyük sorun.. kadınlar ve erkeklerin eşitliğinden bahsedecek olursanız bu eşitlik gelebilecek her türlü zarara sebebiyet verip, sonra hak aramak olmaz. eğer kızlar ve erkekler ayrı okullarda aynı eğitimi alıyorsa bu en büyük eşitlik olur. zira bu şekilde hanımlara da bir saygınlık olur. kadın-erkek arasındaki seviye korunur. onları bu kadar iç içe sokmakla bir saygınlık, seviye beklemek de saçma olur.

    1. Okulları ayırmak bir çözüm olabilir elbette, özellikle hormonların davranışları kontrol altına aldığı yıllarda…Ama köklü bir çözüm olarak görmüyorum bunu. Köklü çözüm ailelerin oğlan çocuklarına kadınlara saygıyı öğretmesinde saklı bence. Kendi değer yargılarınca “saygıdeğer” olarak niteledikleri kadınlara değil, bütün kadınlara…Sonsuza kadar mekanları ayırmamız mümkün değil. Kadına saygıyı öğrenmemiş bir erkek liseyi bitirip üniversiteye başladığında kadınlarla aynı kamusal alanı paylaşacak, benzer tacizler üniversitede, iş hayatında ve evlilik hayatında görülecek ki görülüyor zaten. Çünkü karma eğitim sisteminden gelen öğrenciler bile kamusal alanda kadın-erkek saygı ekseninde nasıl beraber olacaklarını bilmiyorlar.

  83. alert(“xssacığıdeneme”);

  84. alert(“xssacıgıdeneme”);

  85. her şeyde olduğu gibi bu durumun iki yüzü var. yazdıklarım yapılanların doğruluğunu savunmak değil duruma yol açan motivasyonu biraz anlatmak. ben de ülkenin en parlak okullarından birinde benzer şartlarda yetişmiş bir insanım ancak tam ters tarafta yer aldım.
    ergenliğe adım atan bir erkek olarak ne ailelerin nede kuralların dizginleyebildiği bir dönemdi onüç-ondört yaşlarımız. çevremizdeki yaşıtımız kız arkadaşlarınız fiziksel olarak erken gelişmelerinin de etkisiyle idolleştirdikleri bir kaç yaş büyük erkeklere bakarak iç geçirir ve bize hala çocuk gözüyle bakarlardı. bizden küçüklerse hem kendi gözümüzde hemde gerçekte çocuktu daha. bu arada biz hormonal olarak benzer değişimler geçirmekte ve cinselliği keşfetmeye başlamışken erkek erkeğe dımdızlak kalırdınız. ortak problem erkekleri gruplaşmaya iter ve genelde sürü mentalitesiyle hareket ederdik.
    sürü veya kalabalık maalesef her zaman en alt dürtülere göre hareket eder. bunlar korku, öfke ve açlıktır (bizim durumumuzda cinsel yönden). neyse ki öğretmenlerimiz bu konuda bilinçli ve duyarlıydılar. belki de bu nedenle anlatılana benzer sahneler sınıfımızda yaşanmadı ancak sınıra kadar gelinen olaylar olmadı değil. tabii o yıllar öğretmenlerin günümüzdeki kadar hor görülüp kısıtlanmadığı bir zamandaydı. geçilemeyecek çizgiler hem onlar hemde ailelerimiz tarafından beynimize kazınmıştı. hayır sözünü duyunca üstelemezdik.
    bir kaç yıla kadar uzayan bu geçiş döneminde yaşça büyük duranlarımız (ki bende onlardandım) sonunda her sağlıklı ilişkinin vaz geçilmez parçası olan beyaz yalan söylemeyi öğrendik ve sorunlarımız diğerlerinden önce çözüldü. şanslıydık ki hepimiz kadın-erkek ilişkilerinin nasıl olması gerektiğini gördüğümüz bir ortamda büyüdük. karma eğitim olmasaydı, sokakta sevgilileri el ele göremeseydik sürümüz içinde kalır belki de aynı döngüde sıkışıp kalırdık.
    anlatılan olayda olanların dinle, inançla veya ahlaksızlıkla ilgisi yok. ailelerin çocuk yetiştirmekte eksiklikleri, buna engel olamayan, niteliksizleşen, ayırımcılaşan ve duyarsızlaşan bir eğitim sistemi ve piramidin tepesinde bu sistemin yarattığı çarpıklıklardan beslenenler baş sorumlu.

  86. yani? ne boş beleş yazı. yıllar sonra vicdan mastürbasyonu mu yapıyorsun? bir olumsuzluğu görmüşsün, umursamamışsın.

Bilge için bir cevap yazın Cevabı iptal et