Yog Halleri

Yog

Size bir sır vereceğim: Yoga yapmak için yoga yapmanıza gerek yok!

Ne?

Evet evet. Doğru okudunuz.

On bir yıl boyunca her sabah  uyanır uyanmaz ilk iş yoga halısında hazrola geçen ben nihayet bu sonuca vardım! Belki de aydınlanmışımdır.

Yoga yapmak için yoga yapmanıza gerek yok.

Çünkü nice insanlar tanıdım yoganın y’sinden haberleri yok ama yoga yapıyorlar.

Ve nice insanlar gördüm neredeyse stüdyoda uyuyacaklar, bir gün içinde o kadar çok derse girip çıkıyorlar ama yoganın y’sinden haberleri yok. Vallahi yok.

Peki yoga yapmadan nasıl yoga yapacağız?

Etimolojiden başlayalım: Yoga- Sanskrit bir sözcük. Sanskrit artık konuşulmayan bir lisan ama Hatha yoga metinlerinin çoğu bu dilde yazılmış. Nasıl Yunanca aşk dili ise Sanskit de ilahiyat dili.  Sadece dilinizi Sanskrit kelimlere döndürdüğünüz zaman bile ulvi bir haller geliyor insana. Pek güzel kelimeleri var. Upekşanam (sükunet), hırdayam (gönül), akaşa (uzay-boşluk-eter), amrita (ölümsüzlük veren nektar), satya (dürüstlük), ahimsa  (şiddetsizlik) gibi insanın ağzını dolduran ve sözcüğün anlamını gönül tellerinde çalan sesler. Fırsat olsun da bu boğazımdan bu sesler çıksın diyorsunuz.

Bu çok sesli, çok renkli dilin sözcüklerinden biri de YOGA ve yoganın çok çeşitli anlamlarından biri de BÜTÜNLEŞMEK. İngilizce’deki “yoke”kelimesinin kökü de aynı yok- zaten Hindistan’da gittiyseniz kulağınıza muhakkak ilişmiştir, yerli halk yoga’ya yoga değil YOG der.

Peki neyle bütünleşmek? Soruyorum. Yıllardır yoga derslerine girip çıkan çocuklara soruyorum.

Yog tamam da neyle yog? Sanki 2197’nin küp kökünü sordum, bakışlar o denli boş.  Boş değilse de sıkkın.

“Hadi hoca hanım uzatma, hadi ayağa kalkalım da biraz hareket edelim.”

Peki size sorayım o zaman. Yog da neyle yog? Bütünleşiyoruz da neyle bütünleşiyoruz?

Bizim hocamız cahilce hareket etmemize pek kızar. Her şeyin bir sırası var. Bacaklarının üzerinde dengede duramayan insan kollarının üzerinde dengede durmaya kalkışmasın mesela. Ayakta duramayan oturmasın… Hepsi bizim iyiliğimiz için sonuçta. Ellerimizi kalbimizin önünde birleştiriyoruz da ne oluyor? O da bir yog. Hava elementinin duyu ve hareket organları olan deri ve eller, hava elementinin yuvası olan kalp bölgesinin önünde birleşiyorlar. O zaman bütün bedenin elektiriğinde bir ufak friksiyon oluyor, bir atlama, bir rahatlama… Bunları bilelim istiyor. Gerisi hava cıva çünkü.

Yog meselesine gelince… Çeşit çeşit yog var. Bütünleşme farklı boyutlarda yaşanan bir şey.

Bir kere nefes-beden-zihin bütünleşmesi var. Elimiz işte aklımız oynaşta olunca yog olmuyor. Hareketleri yapıyoruz ama yan gözle öndeki kadın ile kendimizi kıyaslıyoruz. İnsanlık hali, olur öyle şeyler tabii… Mühim olan fark etmek. Fark edip zihni yeninden bedeni hissetmeye yönlendirmek. Yoga bir cambazlıktır. Sahi söylüyorum. Bıraksan üç ayrı yöne gidecek üç ayrı gücü-zihin, beden ve nefesi bir arada tutup, düşürmeden çevirmeyi gerektirir.

Bu yog’lardan bir tanesi.

Diğer bir yog, Atman-Brahman yog’u. Bir ben var benden içeri, benden öteye… Yaradan’ı kendinde ve ötekinde görebilme yeteneği. Yaradan ile bir olduğumuzu hissetme anı. Bu da bir yog. Bütünleşme. Mistik akımlar bize insanın en temel acısının kendini Allah’tan ayrı bir varlık zannetmesinde yattığını söylerler. Bu yanılsamanın perdelerini araladığımızda gördüğümüz manzara işte yoga.

Bu yog’lar için her sabah kalkıp asana yapmak çok mu lazım? Hayır hiç değil. Ben de onu diyorum. Ama günlük kafadan çıkmak lazım. (Madde kullanarak da değil çünkü, maddeler şahane yog’lara bizi götürse de geri getirirken pencereleri öyle bir kapatıyor ki yog halleri bir türlü hatırlayamadığınız bir hissi var kendi yok rüyaya dönüşüyor.)  İnsanın günlük kafadan çıkıp da büyük resme şöyle bir baktığı anlar vardır. Bir yakını öldüğünde, bir başka yakını doğduğunda, güzel bir kitap okuyunca, hasret kalınan sevgilinin kollarına atılınca… Önceliklerin sırası değişir hani. Şak bir pencere açılır, oradan neyin hanya, neyin konya neyin yanılsama olduğunu tertemiz belirir. İşte o anlar yog anları.

Sonra bir de başka bir yog var. O da insanın kendini bütün hissetmesi. Yani şöyle: “Moralim çok bozuktu, gittim bir çift çizme aldım”. “Son model bir arabam olsa daha mutlu olurum” cinsinden yanılsamaların fayda etmeyeceği bir bütünlük içinde hissetmek kendini. “İyiyim ya böyle. Çok şükür bir şeye ihtiyacım yok”tarzı bir yog.  Yoga insanın kendini bir bütün olarak hissedebilmesi için çeşitli teknikler önerir. Bu metinleri yazan bilge kişiler insanın benliğinin  parçalanmaya pek müsait bir yapısı olduğunun elbette farkındalar. (Eh onlar da insan nihayetinde.) Kültür fizik hareketleri olan asanalar nefes ve zihin bütünlüğünde yapıldığında insan kendini kısa bir süre de olsa dengede ve tamam hissediyor. Bunun fizyolojik, enercetik, psikolojik bir dolu açıklaması var. Ama yoga metinleri bu tamama erme hissinin uzun ömürlü ve sahici olabilmesi için insanın kendisi ve  öteki ile ilişkilerini düzenlemesi gerektiğini vurguluyorlar. Diğerine (ve kendine) zarar vermemek, doğruyu söylemek, çalmamak, hırslanmamak, her tür ilişkide şefkati ve saygıyı ön plana çıkarmak… Yog ancak bu tip ilkeler doğrultusunda yaşanıca  can buluyor.

Benim bilgisayarda çok sevdiğim, işlevleri hayatta da olsun istediğim tuşlar var. Bir tanesi Elma-Z’ye basınca canlanan undo tuşu. Son yaptığını sil, zamanı başa sar. Time machine var sonra, onu da çok seviyorum. İçine girip dolaşıyorsun, iki yıl, üç yıl önceki masaüstüne filan bakıyorsun. Bu da henüz hayata geçmedi ama bence yakındır. (İleri seviye yogiler çoktan keşfetmişler zaten.) Ve çok takdir ettiğim tuşlardan bir diğer “refresh” tuşu. Elma R’ye basınca oluyor. Eski ekran gidiyor, yerine yenisi geliyor. Bazen aynı ekran çıkıyor karşısınıza, olsun, yine de tazelenmiş hissediyorsunuz kendinizi. İşte bunun hayat versiyonunu istiyorum. Bas, eski düşünceler, inançlar, şüpheler bir tazelensin, son kullanma tarihi geçmiş duygular emekliye ayrılsın, hayata karşı taze bir bakış yeşersin. Ayrı gayrı olduğumuz yanılsaması bir kenara çekilsin de biz arkasında kim/ne saklanıyormuş bir görelim.

Yoga bundan ibaret. Kendi hayatında refresh tuşuna basabilen herkes yoga yapıyor zaten. Eğilip bükülmeye hiç lüzum yok.

(Bu arada- zaten refresh tuşuna basmadan eğilip bükülmek yanılsamaların en âlâsını beraberinde getiriyor. Bilen bilir!)

Hepinize pek çok sevgiler,

Haftaya görüşmek üzere.

Yog Halleri’ için 15 yanıt

  1. burcugunec 07/01/2014 / 7:54 am

    Defne’cim tuşlar dedin de – ben de bunu hep eskiversiyonu ile- recycle bin ile anlattıydım kendime. hatta bir de emin misiniz diye sorar ya:-) Harikasın.
    Ama bence asana şart! Ayrı bir konu olsun. Svg,

  2. gökçen ergüven 07/01/2014 / 10:23 am

    Defne, seni seviyorum.

    Dün, öyle oradan oraya yürürken “Aslında ‘yoga yapmak’ diye bir şey yok; yoga her an oluyor,” vari şeyler anlatan bir blog yazısı yazayım diye düşünüyordum. Bu sabah açtım yazını, okuycağım. İlk cümleyi gördüm ve kocaman bir gülümseme yayıldı suratıma. Ve, hemen geldim bu yorumu yazıyorum. Aceleyle bunu yazmasam olmazdı.

    Tabii okuduktan sonra da yazarım. 😉

    • kalemtıraş 07/01/2014 / 5:26 pm

      Valla ben de sırf söz verdim diye, ne yazacağımı hiç bilemeden klavyeye parmaklarımı dayamıştım. Demek senden kapmışım bu fikri. Teşekkür ederim.

      • gökçen ergüven 07/01/2014 / 5:40 pm

        Çok da iyi yapmışsın, eline sağlık. Şimdi bunları bir sindireyim, biraz daha vakit geçsin, sonra bakalım, daha neler çıkacak. Eksik olmayasın hiç.

  3. Cem Gencer 07/01/2014 / 2:34 pm

    aslında biliyorsun, zaten refresh tuşu var ki (bkz: zen). sadece zihnin halini değiştirmek gerek. tüketen düşünce halini bırakıp herşeye yepyeni, taptaze imiş durumunda, yani beklentisizce bakmak ve tanım / yorum katmamak, çünkü tanım ‘aa, biliyorum ben bunu, yeni bişey değil ki’ gizli düşüncesini de beraberinde getiriyor. herşey bilindik olursa, hiçbir şeye karşı ilgi, alaka olmaz, yaptığınla iritbata geçmemiş olursun.
    hani aslında herşey basit, bizim düşüncelerimiz herşeyi bu kadar zor hale getiriyor ya. aynı şekilde yoga, qi gong ve benzeri uygulamalar, hatta bilinçle kurgulanan spor eğitimleri de bir yoga haline çekmiyor mu zihni. bu halde de herşey yepyeni, taze.

    time machine olayı da çok güzel olurdu gerçekten. ama ben timeless olanı daha bi seviyorum sanki. ne geçmiş, ne gelecek…

    • kalemtıraş 07/01/2014 / 7:16 pm

      Cem ben rüyamda time machine’e gittim. Çocukluğumuzda balkondan balkona konuştuğumuz zamanı gördüm dün gece!!!
      Söylediklerin çok isabetli. zihni yoga haline çeken yüzlerce şey var. yeter ki zihin oraya gitmeye razı gelsin! :))

      • obsesif 08/01/2014 / 11:28 pm

        😉 yakında teleportation + time machine olaylarını çözüp bundle etmenden korkuyorum. bak, şimdiden uyarayım, MIB ile ilişkim yoktur. 🙂
        güzel zamanlardı. saflıkla dolu. keşiflerle… şimdiyse, olağan herşeyin olağanlık faktörünü terk etmeyyle ya da çabasıyla. ama bu çaba da etkin bir çaba değil, olamaz. wu wei… çabasız çaba.
        zihni oradan dışarıda tutan, zaten ben olma halimiz değil mi ki? avatar çizgi filmindeki gibi avatar mode olsa, bedenindeki dövmeler ışıldasa, o haldeyken kimse sana bu geçiciliği hatırlatmaya çalışmasa ne güzel olsun deriz. oysa samsara’yla nirvana tam da aynı denir, sadece bir sıçrama…
        mutfakalr arasında o kablolu telsizi -aslında diyafon denir ya- kuracaktık. 😉
        o dönem bir de telsiz furyası vardı yaa… bak şimdi onu hatırladım. boşluğa konuşulması, karşıdaki kişinin dinlemesi, ama birbirini tanımadan. i miss the unplugged times. 🙂
        neyse. blogunu yine kirlettim, özel şeylerle, pardon. 🙂

  4. ozgurzeytin 07/01/2014 / 3:23 pm

    Bilgisayarın hafızasını arada bir temizlemek, masaüstünü derli toplu tutmak, her gördüğünü her yere doldurmamak..

    Bilgisayar-insan analojisi çok isabetli çünkü onu biz yarattık, dolayısıyla aynı bize benziyor. Hızlı yavaş bir yana, ama sistem aynı..

    Bu her hafta yazma sistemi çok iyi oldu bu arada, sabırsız okurlara gün doğdu :o)

    • kalemtıraş 07/01/2014 / 7:14 pm

      Evet her hafta yazmak bana da iyi oldu. Mecbur otuyorum. Bir başlayınca da bırakamıyorum.

  5. Anonim 08/01/2014 / 6:28 am

    cok guzel, tesekkur ederim.

  6. Meral Kızılkaya 04/12/2014 / 2:17 pm

    Merahabalar,

    Bu çok çok güzel bir yazı!

    “Yog” hali kendi adıma hayatımda en mutlu hissettiğim hal. Yazınızda çok güzel açıklamışsınız, bu hali deneyimelemek için araç önemli değil . Yoga harika bir araç ama herkesin seçtiği yol farklı olabilir.

    Selamlar, Sevgiler,
    Meral Kızılkaya

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s