
Bu depresif yazıları yazıp duruyorum diye depresyona girildiğim sanılmasın sakın. (Anneciğim, özellikle sana söylüyorum.) Ben psikolog da değilim, hayatımda ciddi (gerçek) anlamda depresyona hiç girmedim. O yüzden burada depresyon konusunda ahkâm kesme üzerime vazife değil. Şu kadarını biliyorum yanlız: İnsanın kendini depresif hissetmesi ile depresyona girmesi arasında dağlar kadar fark var. Çok sevdiğim yazarlardan Jeffrey Eugenides’in son romanı The Marriage Plot (henüz Türkçeye çevrilmedi) depresyona girmek ile depresif hissetmek arasındaki farkı pek güzel anlatır.
“Depression sızısı hiç geçmeyen bir çürük gibidir. Zihindeki bir yara. Sızladığı noktaya dokunmaman gerekir bir tek. O yine de hep oradadır”.*
Benim gibi kendini yalnız, üzgün ve boşlukta hisseden insanların ruh haline denmiyor depresyon. Çok daha ciddi bir durum. Zihni ele geçiren bir bakteri gibi, teşhis konup tedavi edilmezse öldüren cinsten bir hastalık. Kendi babam da dahil pek dost sevdiğime hayat yerine ölümü tercih ettiren bir kimya…Ama günümüzde, özellikle Türkiye’de hâlâ depresyondaki insanlara “çık biraz hava al, eşini, dostunu” ara tavsiyesi verilirken, benim gibi can sıkıntısından, yas acısından, ayrılık sızısından ağlayanlara cart prozac reçetesi (ona da gerek yok ya) yazılabiliyor.
Bu anti-depreseyan ilaçlara dair söylenecek çok söz var. Depresyondan intihar eden insanların çoğu anti depresan kullanmaya başladıktan kısa bir süre sonra intihara karar veriyorlar. Bu yüzden gelişmiş psikyatri kliniklerinde kronik depresyon, manik depresyon vs gibi rahatsızlıklardan yatan hastalar, anti depresan aldıkları ilk aylarda çok sıkı doktor kontrolü altında tutuluyorlar. Bunun sebebini de hayatı boyunca manik depresyondan çekmiş eniştem şöyle açıklamıştı bana:
“Depresyonda iken karanlık düşünceler aklından geçiyor ama aklından geçenleri hayata geçirmeye gücün yok. Bütün gün yatıyorsun zaten. Anti depresan almaya başladıktan sonra ise karanlık düşünceler hâlâ aklında ve artık onları gerçekleştirecek enerjiyi kendinde bulabiliyorsun”.
Amerika’da anti depresan kullanmaya başladıktan kısa bir süre sonra intihar eden insanların aileleri ilaç şirketlerini mahkemeye veriyorlar. Henüz dünyada “ilaç şirketleri karşısında insan” temalı bir adalet mekanizması kurulmadığı için bu davaları kazanan kimse oluyor mu bilmiyorum. Yine de kamuoyunun dikkatini çekmeyi başarıyor işte bu aileler.
On küsur sene önce sevgidiğim adamı beni sevmeye razı edememenin üzüntüsüne dayanamadığım (dayanamadığımı düşündüğüm) için bir psikoloğa gitmiştim. Tatlı bir kadındı. “Sen ne akıllı, güzel bir kadınsın Defne, neden bu ilişkinin peşini bırakmıyorsun?”ile başlamıştı. Ama zaten o sıralar aklı selim bütün hısım akraba ile arkadaşlar ve hatta sakin anlarımda ben bile kendime bu sözleri söylüyordum. Ben psikoloğa “Bu adamı kendime nasıl aşık ederim?”i konuşmaya değil, bu obsesyondan nasıl kurtulacağımı öğrenmeye gitmiştim. Kıpkırmızı gözlerle “hayır hayır, ben onu bırakamam. çok acır, çok acıyor zaten huhuhuhuuu” larıma başlayınca tatlı psikolog hanım gülümseyerek bana, kendimi iyi hissettirecek bir ilaç kullanmayı düşünür müyüm diye sordu. Sonrası cart prozak.
Şimdi burada acele prozakı yuhalamayacağım. Depresyondaki hastalar üzerinde iyi sonuçlar verdiği biliniyor. Ama bu demek değil ki kendini üzgün hisseden herkes prozak kullanmalı. Depresyondan muzdarip hastanın beyin kimyasallarında ciddi bir değişim var. Kendimizi üzgün hissederken ise beyin kimyasallarımız normak işleyişini sürdürüyorlar. Kimyası normal işleyen bir beyine kimya düzenleyici zerk etmek elbet dengeleri bozuyor. Benimki de derhal bozulmuştu zaten. Geceleri ağlayarak uyanmalar, bir delicesine neşeli bir bıkkın, bezgin, bet haller…İkinci kutudan sonra kendi sahici üzüntümü bu accayip hallere tercih edeceğimi anlayıp bıraktım. (Sevdiğim adamı beni sevmeye ikna etme çalışmalarım ikinci kutunun üzerinden bir yıl geçtikten sonra birden küt diye bitti. )
Geçenlerde bir film seyrettik. O kadar çok film seyrediyoruz ki inanın ismini unuttum. Film, çekirdek aile babasının çekirdek aile annesini terk edeceğini beyan ettiği mutfak sahnesi ile açılıyor. Baba başka bir kadınla yaşamaya gidiyormuş (adını bulduysanız, aşağıya yorumlara yazın) Bunun üzerine anne kendini yatak odasına kapatıp haftalarca oradan çıkmıyor. Annesinin delirdiğine inanan küçük oğlan, uzak bir şehirde yaşayan abisini eve çağırıyor. Abisi de tuhaf mı tuhaf. İki kardeş yorgan altı annelerine deli muhamelesi yapıyorlar. Ta ki filmin tek neşeli ve gayet normal karakeri olan küçük oğlanın sevgilisi, ateşli bir sevişme ertesinde don sütyen mutfağa inip, kutudan dondurma kaşıklayan anne ile karşılaşana kadar…Ondan sonra kız anneyi ele alıyor. Diyor ki, “eh be kadıncağızım, kocan seni terk etmiş, hem de hop diye başka bir kadınla yaşamak uğruna. Sen üzülmeyeceksin de kim üzülecek? Depresyonda değilsin, üzgünsün sen!”
Yaşadığı duygunun üzüntü olduğunu kabul edince kadın bir nebze rahatlıyor. Sonraki günlerde, gayet emri vaki bir tavırla eve yerleşen sevgili anneye acılı zamanlar için kullanma klavuzluğu ediyor. Büyük oğlanın özene bezene pişirdiği ve annenin hiç dokunmadan komodinin üzerinde bıraktığı organik brokolili esmer pilav tabaklarını kaldırıp, kadının eline koca bir paket patates cipsi tutuştuyor. İnsan kendini depresif hissederken bunları yemeli diye. Sonra odaya bir televizyon taşıyor. En adi dizileri açıyor önüne. Anne bir yandan ağzına cipleri tıkıştırı, öte yandan genç ve zengin insanların dramına kendini kaptırırken yavaş yavaş iyileşiyor.
Öyle bir şey yani, insanın kendini üzgün, bezgin, depresif hissetmesi. Biraz izin vermek lazım. “Allahım depresyona girdim galiba” diye ilaçlara koşmak yerine, cipsti, diziydi, kovasında dondurmaydı, iki üç dostla dedikoduydu gibi yüzeysel kaçamakların hayata girmesine izin vermeli. Dedim ya insanın kendini depresif hissetmesi ile depresyona girmesi arasında dağlar kadar fark var. Bu konuda internette ne var ne yok diye araştırma yaparken rasgeldiğim bir blog yazarı şöyle demiş:
“Hepimizin bir düştüğü günler vardır. Kendimizi keyifsiz ve moralsiz hissettiğimiz günler. Havadan kaynaklanabilir ya da o gün kendimizi şişman hissediyoruzdur ya da herşey ters gidiyordur. Ben şahsen depresyonda bir gün geçireceğimze, sırf o keyifsiz günlerden oluşan bir hayat yaşamayı tercih ederim.” **
Bu arada aklıma yeni bir proje geldi…Çok yakında sizlerle paylaşacağım.
Üzgün, süzgünseniz olduğu gibi yaşayın. Depresyonda olduğunuza cidden inanıyorsanız muhakkak iyi bir psikolog/psikiyatra görünün.
Sevgiler,
Defne
*Depression is like a bruise that never goes away. A bruise in your mind. You just got to be careful not to touch it where it hurts. It`s always there, though
**We all have low days, I call them my blah days. Days where we feel down and low, it could be because of the weather, we’re have a fat day or it’s just gone all wrong. I would take a lifetime of those days over one day of depression. (http://www.dancewithoutsleeping.co.uk/2012/01/difference-between-being-depressed-and.html)
Gercekten insan ne ruh halinde ursa olsun sonuna kadar yasamali aciysa aci , mutluluksa mutluluk , her ne yasamaya ihtiyacin varsa zihnin , bedenin , ruhun ne istiyorsa , inanin sonra insan kendini rahat toparliya biliyor ilaclar olmadan
aynen katılıyorum ilaçlara benm aşırı derecede alarjım oldu panik atak var bende hala var ama temelde sıkıntıdan kaynaklanıyo bunu biliyorum,birgün psikiyatriye gittim bana paxsil yazdı 20mg ilk 4gün yarım alıcağımı sonraki günlerde tam alıcağımı söyledi daha ilk hafta bitmeden 3günde gece yarısı midemde buruk bir yanmayla birlikte başlayan dehşet verici bir atak başladı,birden ishal oldum,oan öldüm üldüm dirildim,evliydim eşimde fazla anlayışlı değildi, ancak kendnce anlamak istiyordu, ogünden sonra ilaç milaç kullanmadım,ve aslada kullanmam, bana hipno terapi daha etkili geliyor bunu doktorada söyledm ama doktorum bana ısrarla ilaç kullanmamı söyledi,ama ben kullanmadım,iyikide kullanmamışım hipnoz bence en etkili çözüm yolu normal depresyonlar panik atak için,daha doğrusu bnm düşüncem bu yönde daha iyi olucağımı düşünüyorum,psikiyatri doktoruna hipnozzun etkisini soruyorum hiçbir faydası yok diyor, bende doktoruma soryorum haliyle madem hiçbir etkisi yoksa insan nasıl düşünüyor nasıl aklında tutabiliyor,nasıl hesap yapıyor,nasıl ezberinde tutuyor dedim doktoruma, cevap vermedi al bu ilacı kullan dedi ben okadar sıkılıyorumki sanki beynimin içini mengeneyle sıkarcasına kimseyle konusamıyorum aşırı geriliyorum,ve bu zamana kadar yaşadığım sıkıntıları düşündüm neden olabileceğini niçin böyle bir şeyi insanın yaşadığını sordum kendime ve şu sonuca vardım,insan kafasında neyi nasıl düşünürse hissederek onu aynısı gibi yaşıyor,oyüzden hayatımza doğru düşünce kalıplarını yerleştirmeliz aksi takdirde diğer büttün tedaviler altta kalıcaktır,oyüzden temeldeki sorunu bilmek ve bütün gaye ve amaç temeldeki sorunu gidermek için elimzden gelen bütün gayreti ve çabayı göstermeliyiz, mutlaka bulunduğu durumdan kurtulacak bir yol bulacaktır, herkese saygı ve sevgilerimle….
Sevgili Buse,
Ben de insan beyninin kendi kimyasını dengeye getirebilme yetisine sahip olduğuna inanıyorum. Ama beyin kimyasallarının tabii koşullarda kendini dengelemeyecek kadar düştükleri durumlarda uzman bir psikiyatr gözetiminde uygulanan ilaç tedavisinin hayat kurtardığını da göz ardı etmemeli.
Günümüzde bazı doktorların -maalesef- ilaç firmaları ile ortak iş yaptığı oluyor. Bu durumda ne kadar çok insanı bir ilaca bağımlı kılarsa o kadar kâr ediyorlar. Ayrıca sorunların derinine inmeye yanaşmayan pek çok insan için hazır yemek gibi hazır hap da çekici bir seçenek…
Yazıyı okuduğun ve fikirlerini bizlerle paylaştığın için çok teşekkürler,
Defne
Kimyasal bir denge sorunu agirsa ,majör depresyon gibi bana göre ilaçsız imkansız
Evet majör depresyon, bipolar, borderline gibi durumlarda ilaç tedavisi gerçekten hasta için gerekli…
ne güzel yazmışsın Defne hanım. Sizin yazılarınıza bağlandım bu aralar…
Reblogged this on yasarnorman.
Ne garip bu aralar sezinlediğim birşey var. Bazı blogerlar (ki benim sıkı takip ettiğim bloggerlar bunlar) uzu süredir yazmıyor; ben de dahil. ve birden aynı anda, aynı şeyleri farklı şekilde, kendi tarzları ile yazarak başlıyorlar ve öyle güzel yazılar ki bunlar; tıpkı seninki gibi:) Aynı düzlemde yaşayan insanların döngüsel yaşamı gibi bişey bu. Yaşasıın galiba depresif ruh halinden çıktık:)
ne guzel yazmissin, bunu da ingilizceye cevir ne olur 🙂
Çok hoş ve sürükleyici bir anlatım tarzı. Sıkılmadan okudum. Teşekkürler.
bende o haldeydim ayni senin gibi eski sevgilimi düsünüp allah kimseyi düsürmesin cok kötü dogru üzüntü ve depresyon ayri birsey cok yakin akraba
Former Government adviser Lord Howell of Guildford, the father-in-law of the chancellor, George Osborne
will now come under the Treasury microscope in a government-wide review to be completed by
2016. Speaking from the White House for a state dinnerThe guest list included UK stars such as Homeland actor Damian
Lewis, Northern Irish golfer Rory McIlroy and Homeland star Damian Lewis. http://web-74.blueweb.co.kr/t.php?a%5B%5D=arrogant+%28%3Ca+href%3Dhttps%3A%2F%2Fwww.gov.uk%2Fgovernment%2Fpeople%2Fdavid-cameron%3Ewww.gov.uk%3C%2Fa%3E%29
müthiş bir rahatlama bu
Guzel bir yazıydı ,karamsar olduğum bir donem ,ihtiyacım vardı teşekkurler defne hanım yeni yazılarınızı bekliyoruz.
Ben teşekkür ederim. Okuduğunuz ve yorumunuzu paylaştığınız için. Birbirimize dokunmak pek güzel.
yani antidepresan kullanmayın diyor 🙂
bazen ağlayabilmeyi özlüyorum.
içindeki karanlığı tetikleyen bunalım hali sanki beni ele geçiriyo siyah bir şey ;depresyon içinizdeki şeytan.O kadar çok derin düşünüyorum ki çıkamıyorum o karanlıktan şimdi buna ne demeli depresyon mu denmeli?Kendini bulupta kaybetmek gibi bu.
Bilginiz icin coook tesekkur ederim bni o kdar rahatlattiniz kii… 🙂
Çok güzel anlatmışsın Defne cim.Bu ilaç işinin suyu çıktı artık.Komşular,dostlar ben aldım sende al rahatlarsın halinde birbirine tavsiyede bulunuyor.Sana katılıyorum mutlaka uzmanlara danışılmalı.(Ama onların söyledikleri verdikleri ilaçlarıda akıl süzgecinden geçirmek lazım.)
Cok aydinlatici bir yazi olmus. Kendimizi uzgun hissettigimizi fark edebilmek, uzgun oldugumuzu kabul edebilmek ve bu uzuntuyu yasamaya izin verebilmek cok kiymetli. Bir de kitap onerebilirim, david burns, iyi hissetmek isimli kitap depresyonla ilgili detayli bilgi verebilir.
evet bilgi veriyor ama gerçekten karamsar olmaktan çıkarıyor mu bizi….
filmi hatırlayan olmuş mu diye baktım yok 😦 çok merak ettim 😦
Merhaba,
Merak edenler için, bahsi geçen film: Crazy Kind of Love (Aşkın Çılgın Hali)
http://www.imdb.com/title/tt1946310/
Harika bir yazı her zamanki gibi, teşekkürler Defne 🙂
Teşekkürler!
Zamanlaması ve içeriği çok doğru bir yazı olmuş.teşekkürler. sıkıntımın çocuklardan ya da yoga yapamamaktan kaynaklandığını sanıyordum. Sizin bile benzer zamanlarınız olduğunu bilmek garip bir şekilde iyi geldi.
Olmaz mı! Bu yazıyı aslında üç sene önce yazmıştım. Sonra aslında hamile olduğum ortaya çıktı. Sonra düşük yaptım. İyice buhrana düştüm ama bir zaman sonra geçti. Şimdilerde ancak (yine aynı mevsim, aynı şehir, aynı aylar) benzer bir buhran içinde bulduğum kendimi çok oluyor. Özellikle sabahları öyle mutsuz (mutsuz bile değil düpedüz üzgün) uyanıyorum ki… Öğleden sonra azalıyor, akşamları çok neşeliyim. Bu hisler benden geçerken içimden ilk gelen tepkiyi vermemeye çalışıyorum. Yoksa öfkelenip eşimi azarlayacağım, halime ağlayacağım ve dünyayı suçlayacağım. Oysa hisler geliyor, geçiyor, ben onlara (şeytan? 🙂 uyup da tepki vermek zorunda değilim. Şimdilerde bunun alıştırmalarını yapıyorum.
Bu sabah uyanma aksamları iyi olma durumu bendede var psikyatriste gittim depresif belirtiler var diyerek bana paxera yazdi. Kendisinden psikoterapi istedim ama devlet hastanesinde kendilerinim.yapmadigini soyledi bende ilaci kullanmadim.zaten. isin ilginc yani sevgilim benim icin hayattaki motivasyonumdu simdi ise hicbirsey ilgimi o motivasyonu dolduracak bir sey yok. Uzun bir sure kimseyle birlikte olmayi dusunmuyorum bu motivasyonu hayatimda kimse yokken yakalamaliyim. Arayış içerisindeyim bu arayıslar beni buraya kadar getirdi içe donukluk ile alakali bir kitap aldim kendimizi bulup normal insanlar gibi oluruz umarim
o zaman yogaaa.. her şeye yoga…;)
benim antideprasınım yoga.. yoga hayatımdaki hiçbir şeyi değiştirmiyor benim kendimle olan bağımı ve farkındalığımı değiştiriyor..
6 yıldır dönüp dolaşıp yogayla tüm zorlandığım süreçlerden keşiflerle yoluma devam ediyorum..
Sercan dedi ki:
21/08/2016, 11:37 am
Bu sabah uyanma aksamları iyi olma durumu bendede var psikyatriste gittim depresif belirtiler var diyerek bana paxera yazdi. Kendisinden psikoterapi istedim ama devlet hastanesinde kendilerinim.yapmadigini soyledi bende ilaci kullanmadim.zaten. isin ilginc yani sevgilim benim icin hayattaki motivasyonumdu simdi ise hicbirsey ilgimi o motivasyonu dolduracak bir sey yok. Uzun bir sure kimseyle birlikte olmayi dusunmuyorum bu motivasyonu hayatimda kimse yokken yakalamaliyim. Arayış içerisindeyim bu arayıslar beni buraya kadar getirdi içe donukluk ile alakali bir kitap aldim kendimizi bulup normal insanlar gibi oluruz umarim
bence bi hobiyle uğraşmak iyi gelebilir.. bana ıiyi geliyor en azından.. denemekle bişi kaybatmezsin.. spor yoga gibi aktiviteler de çok iyi gelir.. pozitif sabahlara uyanmak dileğiyle.. kendimiz için ve ülkemiz için
Ya arkadaşlar bende şöyle birşey var eskiden yabancı yerlere gittiğimde oluyordu ama artık evdeki bazı yerlere gittiğimde ve gece zman zamanlarında sanki bu dünyada değilmişim gibi hissediyorum.Ne olduğunu bende bilmiyorum 10 dk yatıyorum oraya alışuykum ve geçiyor??
Skliyorum boslukta gibiyim yanimdaki yalanci cikarci iki yuzlu insanlardan skldim depressiona girmemize sebeb olan yanimizda olan insanlar hergun yaptigimuz ayni seyler guvensizlik her seyden muttsuz olmak ve cozumu ilaci yok en acisisida bu alismak zorundayiz
Selamualeykum
Insanin aslinda buyuk ve bagilmli bir varlik oldugunu dusunursek, insanin kaybolmasi mumkun çunki insan’in tutunmaya ihtiyaci var. Tutunamaz ise kaybolur ve kendini bosluk’ta bulur. Insanin surekli kendine sordugu sorular vardir, ben kimin?, var olma amacim ne ?, neden bu sekilde dogdum?, nasil bu hale geldim?, gibi binlerce soru isareti olusur aklinda aslinda….. Insan için din bir ihtiyaç’tir, bu o’nun tutunabilmesi için gereklidir, ve bence insan kendini ancak rabb’inin gozlerinde degerli gorur. çunki o ondan ne mukemellik bekler ne de riziksiz birakir. INSANIN ICI NAMAZ KILARKEN, ORUC TUTAR VEYA HUT ZEKAT VERIR KEN OYLE BIR SEY ILE DOLUYOR KI ANLATILMAZ. Iste o zaman insan kendini degerli, dolu, ve bir ammaci oldunu hissediyor . Dunya’ya gelme sebebini, nebi’yi dinledikçe adalet, sonsuz hayat için mucadele veriyor. Ve biliyorki bunlari yapti ama eger sonsuz hayat yoksa kaybedecegi hiçbir sey yok ama eger o sonsuzluk varsa inanin bana goze almaz cehennem’de sonsuz hayat geçirmeyi. Etrafimiza bir bakalim, bu guzelligi bu dengeyi biri duzmus biri ve bu hale getirmistir. Biri diyorum çunki onlar olamaz eger bir denge varsa bir ilah vardir, dusunsenize iki oldugunu ve aralarinda husumet çiktigini. neyse herkes kendinden sorumlu, benim gorevlerrimden biri teblig, yalniz benim dinim bana sizin dininiz size, Rahim ve Rahman olan size rahatlik versin ve hepimizi dogru yola iletsin.
Gerçekten size katılıyom yazar olisiniz
Bende 2008den beri antidepresan ictim. Kendimi cok iyi hissettim antidepresanla.. Biraz fazla iyi..Bana asiri ozguven geldi.. Sanki butun dunyayi tek basima karsima alabilirmisim gibi..Sonra normalde yapmayacagim buyuk hatalar yaptim kendimi kaybettim ve simdi daha agir bir depresyondayim..Ilacida biraktim birakirkende öluyordum..Birden bire birakilmamasi lazimmis cunku..Bana birakinca birsuru baska ilac verdiler..Delirdim sonunda ama deli hastanesinede almadilar..Simdi yine normalim ama asiri mutsuz..Yalniz..Hapsiz..
Bu konuda ben de kendimi oldukça kötü hissetmeye başladım. Günden güne daha da kötüye gidiyorum. Kendimden nefret ediyorum resmen
Ama unutmayın ki, depresyona girmemin ilk adımı kendini depresif hissetmektir. Eğer “Ne var canım bunda bu kadar büyütecek? Herkesin bu hayatta bir derdi var. Benimki de zamanla geçer.” diye ertelerseniz, ne yazık ki ileride bu karamsarlık sizin karakteriniz olabilir. Yani kendinizi kötü hissettiğinizde müdahale etmelisiniz. Kendiniz başaramıyorsanız bu konuda uzman bir psikologtan yardım almalısınız. Kendine değer vermeyen bir insan, kimseye bir fayda sağlayamaz. Meselâ ben, bundan 10 yıl önce içinde bulunduğum karamsar ruh hâlini ertelemeye çalıştım. Ertelemeye çalışırken, bir gün karamsarlığın karakterim olacağını hiç düşünmemiştim. O zamanlarda, karamsar düşünceler hissettiğim an, kendimi güzel şeyler düşünmeye yönlendiriyordum. Karamsarlığımı hep erteledim. Olayın köküne inip, bu derdi silmek yerine ertelemeyi seçtim. Ve sonrasındaki 10 yıllık süreçte bu karamsarlık, düşüncelerimi ele geçirdi. Bir derdiniz varsa, “Aman boşver, zamanla geçer.” moduna girmemek gerekiyormuş. Ben kendime değer vermedim ve karamsar birisi oldum. Ama kimsenin bu hâle düşmesini istemiyorum. Ben güler yüzlü insanlar görmek istiyorum. Ben gülen yüzler görmek isteyen bir karamsarım. 🙂 Bu süreçte beni ayakta tutan en büyük şey; Allah’ın varlığına ve birliğine inanmaktı. Allah, her şeyi bilen, gören ve duyandır. Benim çektiğim acıyı bilen, gözyaşlarımı gören ve feryâdımı duyan bir tek Allah’tı. Her şeye sonsuz kere şükürler. Eğer bu yazıyı şu anda karamsarlık içine düşmüş birisi okuyorsa, ondan
tek ricam Allah’a inanmasıdır. Derdi veren Allah, elbet dermanını da verecektir. Dediğim gibi, eğer bir derdiniz varsa ertelemeyin. Hemen çözüm yollarını araştırın. Hiç bir insanın, benim gibi olmasını istemiyorum. En başta Defne hanıma ve vakit ayırıp bu nâcizane yorumumu okuyan herkese teşekkürler ediyorum. Ha bu arada “Sen neden karamsarlığa düştün?” diye soranlar olabilir. Bunun cevâbını ben de bilmiyorum. Ama araştırmaya devam ediyorum. Büyük bir ihtimâlle sebepsizlik olabilir. Size bir tavsiyem var; bu hayatta ne olursa olsun, bir sebebiniz olsun. Sevdiklerinizin elini kesinlikle bırakmayın. Sevgiler ve saygılar. Eyüp.
o kadar yalnızım ki ? kimse anlamıyor. -üniversite ortamındayım yaşım 32 olmuş. birisinin elini tutmaya çok geç kaldım. biliyorum.sanırım ekonomik şartlar beni 40 yaşından aşağı evlenemem. kadına tapacak kadar muhtacım. insanlara olan ilgim git gide değişiyor. keşke diyorum. birisi olsa. kadına o kadar arzu ve istek duyuyorum ki tapacak kadar ileri gidiyorum. Allahım ya canımı al ya da bu canların canını acıt diyorum. gerçekten ülkemizde kadına ulaşmak bir o kadar zor ve imkansız . neden birini ikna edemiyorum. neyim eksik bir bilsem. insanlar beni kullanıp atıyor. erkek olarak gerçekten erkekliğimden utanç duyuyorum. insanlarla olan iletişimimde sorun yok. böyle bir hayattan gerçekten bıktım. artık gen.nel eve gitmekten ve erkeğim demekten utanıyorum. gerçekten kadın neden ulaşılmaz. neden bu kadar zor bir kadını sevmek veya sevişme. allahım diyorum yokmu cezan. bana yeterince vermişsin onlara da ver. ne olur.
Aynı yazılanları yaşıyorum.intihar 2 kez başarısız.hala ciddi şekilde düşünmeye devam ediyorum.karanlık ruhlar beni ele geçirdi sanki,korku filmin içindeyim.Tuhaf olanı bu tehlike hoşuma gidiyor,ölümden korkmadığımdan.Ölsemde zaten kurtlsam modundayım.parasal sıkıntım yok,şükür.Lütfen dini saçmalıklara girmiyelim.klinik hastayım.kullanmadığım ilaç kalmadı.uyuşturucu dahil.her türlüsü.şuan rivotril,Xanax,Lyrica gibi ilaçlardayım.dahasıda var ama ara verdim.yok yok yoook bir çare yok.ben napsam ?nerelere gitsem?kafamı hangi dağlara çarpışan.10.000₺ verip taylanta bilet aldım 2haftalık orası bile kesmedi sıkıldım 3gün sonra döndüm.Bence benim yaşama sürecim doldu bu dünyada …intiharı tekrar bir gözden geçiriyorum.Buarada İstanbul’da yatmadığım hastane kalmadı.HEEEELLLLPPPP…..!!!!
Aynı yazılanları yaşıyorum.intihar 2 kez başarısız.hala ciddi şekilde düşünmeye devam ediyorum.karanlık ruhlar beni ele geçirdi sanki,korku filmin içindeyim.Tuhaf olanı bu tehlike hoşuma gidiyor,ölümden korkmadığımdan.Ölsemde zaten kurtlsam modundayım.parasal sıkıntım yok,şükür.Lütfen dini saçmalıklara girmiyelim.klinik hastayım.kullanmadığım ilaç kalmadı.uyuşturucu dahil.her türlüsü.şuan rivotril,Xanax,Lyrica gibi ilaçlardayım.dahasıda var ama ara verdim.yok yok yoook bir çare yok.ben napsam ?nerelere gitsem?kafamı hangi dağlara çarpışan.10.000₺ verip taylanta bilet aldım 2haftalık orası bile kesmedi sıkıldım 3gün sonra döndüm.Bence benim yaşama sürecim doldu bu dünyada …intiharı tekrar bir gözden geçiriyorum.Buarada İstanbul’da yatmadığım hastane kalmadı.HEEEELLLLPPPP…..!!! Cevap yazarsanız normal SMS olur.0534 491 25 50