Ne Öğrendim Şu Yogadan? (2. bölüm)

Nereden başlıyor bu yazı?

Zihinsel hallerimi ve duygusal çalkantılarımı ciddiye almamaya başladım evet. Peki başka neler öğrendim/öğreniyorum ben şu yogadan?

Karşılaştığım bir durum veya bir insan hakkında çabucak bir karara vermek zorunda olmadığımı öğrendim ki bu benim için çok özgürleştirici bir adımdı. Hayatımın büyük bir kısmını her konu ve herkes hakkında mutlak bir kanaate varmak için çaba sarfederek geçirmiştim çünkü. Bir insanı görünüşü, konuşması, sözleri, tuttuğu takım, politik görüşü ve davranışları aracıylığla tartmaya ve onun hakkında NE HİSSETTİĞİME KARAR VERMEYE pek meraklıydım oldum olası. Biraz toplumsal, biraz da aileden gelen bir rahatsızlık bu. Bedeli epey ağır çünkü zihin bir defa kararını verdi mi geri dönüşü çok zor oluyor.

Hani yargıçların kürsüye vurduğu çekiç gibi bir şey vardır ya, donk, karar verilmiştir, bu adam sokağa çöp, kediye tekme, bana kazık attı, benim tarafımdan sevilmesine imkan yok. Donk donk. Geri dönüşümsüz olarak sevilmeyenler sepetine giriyor pislik herif. Tanımaya, anlamaya, dinlemeye hiç niyetim yok.

Oysa yoga dinlemekle başlar. Kategorize etmelerle değil.

Sadece insanlarla değil, yerlerle de ilgili bir durum bu. Gittiğim yerler hakkında da illa ki bir fikrim, bir hissim olsun isterdim. Hani, zaten bir fikrim, hissim var da, onu sabitleyeyim, kararımı vereyim. Sevdim mi, sevmedim mi şimdi ben burayı. Neyime yaracaksa o karar?

Tayland’daydım. Yogaya başlayalı da iki yıl olmuştu. Ben çok değiştim zannediyordum o aralar ama aslında sadece ilgi alanlarım değişmişti. Onlara karşı tutumum yine aynıydı. Huysuzluğum, hırçınlığım, durumları önceden kontrol altına alarak manipüle etme, dolayısıyla kendimi koruma isteğim, inadım, inat ettiğim konuları tartışmaya yanaşmayışım, içinde bulunduğum koşulları değiştirirsem daha mutlu olacağımı sanmam, sıkıntılarımın sorumluluğunu bir türlü üzerime alamayışım, kızgınlığım ve herkesin bana karşı olduğuna dair karnımda sakladığım inancım, hepsi hepsi yerli yerinde duruyordu. Ben sadece “yogacı”yı oynuyordum.

Neyse işte böyle bir zamanda beni bir köye gönderdiler. Ben Tayland’da ingilizce öğretmenliği yapıyordum ve tayinimin çıkma ihtimali vardı. “Git” dediler “bir bak, orayı seversen, senin gibi bir öğretmene çok ihtiyaçları var. Bir süre oraya yerleşirsin. Yol paranı da veriyoruz. Evini de.”

Gittim.

Kamboçya sınırında, nehir kıyısı nefis bir köy. İsmi Nam Som. Portakal suyu anlamına geliyor. Güneş her akşam nehrin ardından portakal gibi battıktan sonra dağlar, tepeler, gökler kızılın, turuncunun kat kat tonlarına bürünüyor da o yüzden adı Nam Som herhalde diye düşündüm. Öğretmenler evinin bahçesinde bir hamak vardı. Nehir kıyısında çamaşır yıkayan uzun saçlı renk renk kıyafetli kadınlar, bir örnek saçları ve önlükleriyle yanıma gelip bana hello hello diyen çocuklar, istersem hamburger bile yiyebileceğim bir pansiyon ve lokantası… Turistler, gezginler, oraya yerleşmiş Avrupalılar…filan. Güzel yerdi Nam Som. Ben de bir değişiklik istiyordum hayatımda. Çünkü ancak dış koşullar değişirse mutlu olacağıma inanıyor, o yüzden her gittiğim yere acaba burada mutlu olabilir miyim diye alıcı gözüyle bakıyordum.

Velhasıl, ben Portakal Suyu köyünde geçirdiğim üç günümün tamamını bahçedeki o hamakta yatarak acaba ben bu köyü sevdim mi, sevmedim mi diye karar vermeye çalışarak geçirdim. İçimdeki yargıç çekicini havaya kaldırmış, kürsüye indirmek için sabırsızlanıyor, ben bir türlü karar veremiyordum. Sonra birden, belki de hiç gelmeyecek bir gelecek için karar vermeye çalışırken, belki de bir daha yolumun hiç düşmeyeceği bu dünya parçasındaki zamanımı ziyan ettiğimi anladım.

Ne olacaktı yani ben burayı sevdiğime karar verirsem? Sevmek öyle baştan karar verilen bir şey değildi ki, zamanla yaşadıkça, tanıdıkça olacaktı.

Karar vermek için sevmeye, sevmek için de karar vermeye gerek yoktu ki!

İşte öyle öğretmenler evinin bahçesindeki hamakta sallanırken, önce içimdeki yargıcın varlığını, hemen sonra da artık emekliye ayrılması gerektiğini farkettim. Hayatımdaki en büyük değişim o yargıcın emekliye ayrılması ile başladı.

O emekliye ayrılınca, inanmazsınız, bütün benliğim bayram etti. Meğer ne kadar hasretmişim insanlar, yerler, durumlar, kitaplar hakkında hüküm vermeden onları sadece izlemeye, dinlemeye, yaşamaya…Özgürlüğüme kavuştum.

Yoganın bana en büyük hediyesi içimdeki yargıçtan özgürleşmem oldu. O arada sırada darbe yapıp başa geçmek istiyor ama artık yaşlı ve yıpranmış olduğu için fazla tutunamayıp, emeklilik evine geri dönüyor.

Öğrendiklerim var. Daha bitmedi.

Bir de öğrenemediklerim tabii.

Onları da yarın anlatırım artık…

 

Ne Öğrendim Şu Yogadan? (2. bölüm)’ için 6 yanıt

  1. aychaist 09/06/2012 / 7:41 am

    Yogaya başlamak zaten yapılacak listemdeydi ama sizi okudukca sanirim birinci sirayi zorlayacak!

  2. nevin 09/06/2012 / 9:34 am

    Yine ama yine icimdekileri dile getirdin sevgili Defne. Son yillarda kendimde yasadigim en buyuk degisim bu. Ben de hemen kategorilere dahil ederdim insanlari. Simdi boyle konustu ya bu boyledir. Ama bakip, belki gulumseyip, basimi cevirince zihnimde donmuyor ya artik dusunceler, kararlar gercekten ferahlik demek bu…Daha da var ama gidilecek yollar… Ellerine dillerine saglik…

  3. sevinç 02/05/2015 / 5:22 pm

    ben de kurtulmak istiyorum içimdeki yargıçtan. susturmak istiyorum zihnimi. kategorize ettikçe sevgisiz kalıyormuşum gibi geliyor. en çok da kendime. insanın hem kendine hem başkasına yaptığı acımasız bir davranış gibi.

    yogayla henüz youtube üzerinden tanışıyorum. fiziksel olarak güçlenmek için, nasıl oluyormuş diye deneme amaçlı baktım. her nasılsa her gün yapmaya başladım. hem dışıma hem içime iyi geliyor. sanki düzenli olarak yoga yapmam gerekiyormuş gibi hissediyorum. zihnimi dinlendirecek, bedenimi güçlendirecek kısa bir zaman dilimi gün içindeki.
    bu zaman dilimini düşünerek geçiriyorum bazı geri kalan bazı zaman dilimlerini de.
    dönüşmek istiyorum taa diplerden. kendime ve başkalarına daha iyi davranabilmek için.

  4. Ezel 27/10/2015 / 2:08 pm

    Samimiyetini ve seni okurken içe dönmeyi seviyorum.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s