
Ben uzun bir zaman Shadow Yoga’ya direndim doğrusunu isterseniz. Hem de Shadow Yoga’nın Mekke’si sayılan Portland’da yaşamama rağmen. Başka bir yoga geleneğini takip ediyordum ve hayatımdan memnundum. Evet, takip ettiğim yoga sisteminin kısa serisini bitirmek her sabah neredeyse iki saatimi alıyordu ve evet arada sırada bizim stüdyoya “ziyarete gelen” Shadow yogacıların zarafeti, gücü ve güzelliği dikkatimi çekiyordu ama hayatımdan memnundum. Başka bir sisteme geçmeyi aklımdan geçirmiyordum. Etrafımdaki Shadow Yogacı dostlar beni en azında bir denemeye cesaretlendirmeye çalıştıklarında bu sistemden iyice soğuyor, bir deneyeceğim varsa da vazgeçiyordum.
Sonra bir gün Eski Hocam’la aramız bozuldu ve her şey değişti. Eski Hocam beni stüdyodan kovmadan önce, “Git sen Shadow Yogacı ol. Sana o yakışır!” dedi. Ben de inadımdan değilse bile yeni bir hoca bulmak zorunda olduğum için gittim Shadow Yoga’yı denemeye karar verdim. (Bu hikayenin ayrıntılarını merak ediyorsanız Yoga’da Hoca Yitirmek adlı dizi yazısını okuyabilirsiniz.)
***
Zhander Remete’nin karşısına geçtiğim ilk sabah bu sistem hakkında çok az şey biliyordum. Evet mat kullanmıyorlardı. Bir de prelüd diye bir şey yapıyorlardı. Prelüd denen şey çok kısaydı. “Sizin yoganız bu kadarcık mı sürüyor?” diye sorduğumda, kafamı büsbütün karıştıran “yok, prelüdden sonra asana var” diye bir cevap alıyordum. Ne yani prelüd dedikleri şey asana değil miydi yani?
Zhander Remete, Macar asıllı, beyaz saçlı, esmer tenli, çatık kaşlı, kalın sesli, benden koyu bir aksanla İngilizce konuşuyor… Akrabaymışız gibi geldi. Hemen kanım ısındı.
“Şimdi burada karşımda oturuyorsanız, bir şeylerden memnun değilsiniz demektir” dedi.
Arkamda oturan kadın huzursuzca yerinde kıpırdandı. Zhander Hoca açıklamak zorunda hissetti kendini:
“Yaptığınız yogadan, bağlı olduğunuz sistemden, sizi yetiştiren hocanızdan memnun olsaydınız, şimdi burada benim karşımda oturuyor olmazdınız. Buradasınız çünkü hala bir şeylerin arayışı içindesiniz.”
Bu sefer huzursuz-huzursuz yerinde kıpırdanma sırası bana geldi. Eski Hocam’ın beni stüdyodan kovduğu günden beri hamamda oğluna gelin bakan karılar gibi yoga hocası arayışına girmiştim çünkü. Bütün yaz Türkiye’de, Avrupa’da Amerika’da adını duyduğum yoga hocalarının kurslarına katılmış, hangisi ile kimyamın uyduğunu anlamaya çalışmıştım. Zhander Remete’nin Portland’da düzenlediği Shadow Yoga kursu da “Hocamı Arıyorum” turnesinin bir durağıydı sadece. Bunu bilen, hisseden Emma Hoca (Shadow Yoga okulunun müdürü) beni Portland kursuna kabul etmemek için sonuna kadar ayak diretmiş, son ana kadar beni bekletmişti. Çok sonra öğreneceğim tabiri ile o sırada ben onların gözünde (ve gerçekte) bir “shopper” idim. Bir kurstan diğerine koşarak yogayı tüketen öğrenci tipi yani.
O zar zor kabul edildiğim ilk kursun sonunda ben artık başka bir hoca veya sisteme dönmeyeceğimi biliyordum. Gözümü karatıp Emma Hoca’ya yaklaştım, bu sistemi öğretmek istediğimi söyledim. O yıllarda ben çoktan tam zamanlı yoga hocası olarak çalışmaya başlamıştım. Gençtim ve yoganın inceliklerinden bihaberdim. Bir de üstüne kendimi iyi zannediyordum. (en tehlikeli kişisel yanılgı bileşimi) Beni seve seve kabul ederler diye düşündüm. İnsanlar yoga bilmeden hocalık eğitimlerine katılıyorlardı. Ben dört yıldır bir sabah bile aksatmadan kendi yogamı yapıyor, yoga hakkında ne var ne yoksa okuyor ve hatta yazıyordum bile. Beni eğitimlerine almasınlardı da kimi alsınlardı?
Ertesi gün dersten sonra Zhander Hoca beni yanına çağırdı, gözlüğünün üstünden beni süzerek,
“Emma’ya Shadow Yoga öğretmek istediğini söylemişsin” dedi.
Zar zor duyulur bir sesle, evet, diyebildim. Önceki gün Emma’yla konuşurkenki güvenim deterjandan yapılma bir balonmuş meğerse. Zhander Hoca’nın kalın sesiyle bir anda patladı gitti.
Gözlüğünü indirip uzun, upuzuuuun, hiç bitmeyecekmiş gibi gelen bir sessizlik boyunca beni süzdü. Ben kapıya göz attım.
“Bizim hocalık eğitimimiz üç sene sürüyor” dedi.
“Biliyorum” diye fısıldadım. Biliyordum da sesim nereye gitmişti?
“Seni bu eğitime alıp almayacağımıza karar verebilmemiz için bizimle iki sene geçirmen lazım”
Peki.
“Bu iki sene içinde Shadow Yoga sisteminden başka bir sistemi öğreten hiç bir hocanın dersine gitmemen de lazım. Öğretinin saflığını koruması için. Sendeki gelişmeyi gözlemleyebilmemiz için. Razı mısın?”
Razıyım.
“İyi. İki sene sonra seni Hocalık Eğitimine alıp almayacağımızı söyleriz sana. Hocalık eğitimi en az üç sene sürecek. Üçüncü senenin sonuna varan herkes bu sistemi öğretecek diye bir kural da yok. Ancak hazır olduğuna karar verirsek sana el vereceğiz. Yoksa devam.”
Tamam.
***
Bu konuşmanın üzerinden tam altı yıl geçti. Bu altı yıl boyunca bir gün bile canım başka bir hocanın dersine, kursuna katılmayı çekmedi. Hergün prelüdümü ve zamanla bana verilen asanalarımı yapmayı, yılda iki defa Zhander Hoca’nın karşısına geçmeyi sürdürdüm. Zar zor kabul edildiğim o ilk kursun ilk günü Zhander Hoca’nın bize söylediği sözlerin anlamını bu altı yıl içinde defalarca düşündüm.
“Buradaysanız hayatınızdaki bir şeylerden memnun değilsiniz. Buradaysanız arayış içindesiniz.”
Gerçek yoga eğitiminin arayışın bittiği yerde başladığını bu süre içinde canımla kanımla anladım.
***
Devamı gelecek. Bizden ayrılmayın!
Hayran kaldım okurken, çok etkilendim. Sanki sen tüm bunları yaşarken, ben de oralarda bir yerlerde hep seni izlemişim gibi hissettim Gelsin devamı mutlaka.
Sevgiler,
Derya
Çok teşekkürler!
ayrılamıyoruz zaten :o)
Ben 1 yillik bir yoga eğitmeniyim. Zeynep Aksoy’un öğrencisiyim. Bir süredir sizi takip ediyorum. Sonrasinda iki kitabinizi da okudum. Ve sizinle irtibata geçmek istiyorum. Mümkünse- nasil irtibat kuracagim hakkinda bilgi alabilirsem sevinirim. Sağlicakla kalin…
Merhaba Yeşim,
Bana defnesumanyoga@gmail.com‘dan ulaşabilirsiniz.
Bana info@defnesumanyoga.com adresinden ulaşabilirsiniz Yeşim.