Bugün dünyada milyonlarca insan yoga yapıyor. İnsanlığın mistik olana açlığının zirve yaptığı çağımızda, milyonların neden kendi kültürlerine ait dinlerde değil de hatha yoga gibi uzak bir diyarın karmaşık bir mistik öğretisinde açlıklarını dindirmeye çalıştıklarını pek sosyolojik ve psikolojik faktörle açıklayabiliriz.
Ama açıklamayacağız. Onun yerine müsadenizle çok teknik bir yoga yazısı yazacağız.
Hatha Yoga, bedeni kullanarak yapılan yoga çalışmalarının tamamına verilen genel isim. Bu yazıda bedeni kullanarak yaptığımzı bütün yoga sistemleri için (evet hepsi- Shadow, Aştanga, Anusara, Yin, Kundalini, hepsi hepsi) Hatha Yoga terimini kullanacağım.
Nefes, beden ve zihin (konsantrasyon) üçlüsünü çalışarak kişinin kendine ve evrene dair keşiflerde bulunması, diğer varlıklar (ve tanrı) ile arasındaki bağı birebir tecrübe etmesi ve bu sayede mistik öğretiye dair açlığını biraz olsun bastırması amacını güden Hatha Yoga, bize epey karmaşık bir enerji anatomisi sunuyor. Bu anatomiyi bilmeden hareketleri yapmanın kişiye faydası olsa da, yoganın özüne inmek ancak beden-zihin-nefes üçlüsünün hatha yoga çalışması sırasında ne yollardan geçtiğini anlamakla mümkün olabilir.
Peki ne oluyor bize yoga yaparken? Yogayı diğer bedensel etkinliklerden ayıran en önemli özelliği, bana sorarsanız, harekete nefes ve zihni dahil etmesi. Sekiz ayaklı Aştanga (ya da Raja) yoganın (bu yazıda hepsini Hatha Yoga’ya dahil ediyorum) dördüncü ayağı olan Pranayama ve beşinci ayağı Pratyahara yogayı yoga yapan iki önemli faktör. Pranayama, yoga eğitiminin ileriki aşamalarında dallanıp budaklanarak son derece kompleks bir çalışmaya dönüşse de, daha en baştan beri aslında bizimle olan bir pratik. Hareket-nefes ortaklığını sağladığımızda, yani nefes alış süresince bir hareketi, nefes veriş süresince de diğer bir hareketi yapmaya başladığımızda bedeni ve nefesi akord etmeye başlıyoruz. Bu en basitinden bir pranayama. Bir balerinin adımlarını, kollarını müziğin sayısı ile hareket ettirmesi gibi yogada da biz bütün hareketlerimizi nefesin ritmine göre ayarlıyoruz. Nefes-beden ikilisinin yanı sıra, yoganın beşinci adımı olan pratyahara yani beş duyu organının sesini kısmak yogayı diğer fiziksel etkililiklerden ayırıyor. (Hatha Yoga zihin-nefes-beden üçlüsünün birden kullanıldığı tek mistik sistem değil elbette. Chi-Qong, Tai Chi ve Uzakdoğu dövüş sanatlarının çoğunda bu üçlünün beraber çalışıyor)
Nefes-hareket ikilisinin uyumu başlangıç derslerinde genelde öğretiliyor. Beş duyu organının seslerinin kısılması olarak tarif ettiğim pratyahara’ya ise bence gerekli önem verilmiyor. Pratyahara zihnin bir süreliğine beş duyu organının gördüğü, duyduğu, hissettiği, kokladığı, tattığı şeylere tepki vermeden izlemesini öngören bir pratik. Mesela tam kaptırdınız nefes alırken kollar kalkıyor, nefes verirken kollar iniyor. Koordinasyon tamam, konsantrasyon yerinde…pat kapı açılıyor stüdyodan içeri soluk soluğa bir öğrenci girip matını pat sizin yanına seriyor, oflaya poflaya yerleşiyor. İşte onu görmemiş, duymamış gibi yapıp çalışmaya devam etmek pratyahara! Aynı şey yüzümüzü gıdıklayan saç telini yüzümüzden çekeceğimiz ya da yakası kayan tişörtümüzü düzelteceğimiz yerde oldukları yerde bırakmayı da içeriyor. Benim sık sık öğrencilerime hatırlattığım üzere yoga serisine başladığımız andan itibaren ellerin ve ayakların yeri her bir saniye için tasarlanmış durumda. Hiç bir şey yapmıyor gibi de dursa o anda eller, asıl yerleri olan bedenin iki yanında sarkıyorlar. Onları oradan çekip saçınıza götürdüğünüz anda o serinin büyüsü kaçar.
Yoga dersi vermeye başladığım ilk yıllarda bana öğrencilerim «asker» derlerdi. Sınıfa su şişesi ile girmelerini, akıllarına esince çıkıp tuvalete gidip gelmelerini ve seri sırasında saçlarını başlarını düzeltmelerini istemiyorum diye. Ayrıca o zamanlar kullandığımız matlarını yamuk sermişler ya da battaniyeleri yanlış katlamışlarsa da uyarı alırlardı. O öğrencilerin bir kısmı askerliğe dayanamayıp gittiler. Diğerleri ise bugün hala benim derslerime geliyorlar ve bütün bu dirlik düzenin sadece ve sadece yoga çalışmasının derinliğini arttırmak, büyüsüne kapılmak için gerekli olduğunu biliyorlar.
Peki Hatha Yoga yaparken ne oluyor bize? Oraya gelemeden süremiz bitti, iyi mi? Bu teknik yoga yazısından sıkılmadıysanız yarın yine gelin, size prana ile apana’nın nabi çakra’da buluşmasının uyandırdığı samana vayu’nun, enerji bedenimizi kasıp kavurduktan sonra zihni nasıl meditatif bir hale yola soktuğunu anlatayım…
Asana, pranayama, pratyahara hep beraber çalışırken…
“onu görmemiş, duymamış gibi yapıp çalışmaya devam etmek” diye tanimlamissiniz. aslinda gibi yapmak da degil, gormemek, duymamak… yani tercih eden beni, o durumu istemeyeni ve istememe halini ortadan kaldirmak… ve durumu yargisiz kabullenmek. biz qi gong yaparken de ayni durum oluyor, buna ‘ruhu iceri cekmek’ gibi bir ifademiz var, bunun bize ait bir terim olmadigini da dusunerek… yasama karsi bu halde olmaya calismak da sanirim bu butunsel yoga halinin yasama kavusmasi, yoganin yasam, yasamin yoga olmasi olsa gerek. merakla bolum 2’yi bekleyecegim. iyi sabahlar…
Çok teşekkürler Cem! Ruhu içeri çekmek harika bir terim.
Çok güzel! Yarınkini iple çekiyorum. 🙂
Defne yazısıyla güne başlamak bir ayrıcalık,şükür
yarın olsun çabucak..
Sevgili Defne, her gün akşam 8 civarı CY sitesine bir bakıyorum, senden yeni bir yazı görünce hep seviniyorum. Ama bugün şöyle bir şey oldu bana: Gündüz yaptığım Şavasanada eridim adeta, sanki mata yapıştım, ne bileyim böyle gravity içinde kaldım. Nedir bu diye düşünmedim o anda, ama buraya otururken bir anlığına moralim bozuldu. Yahu yazık bana diye hayıflandım, böyle tek başıma birşeyler arayıp duruyorum. Yaşadığım duygusal birşey değildi, herşeyin uyum içinde aktığı adeta ışıklar saçan bir saatin sonunda oluşan, ve bu anlamda çok da teknik birşeydi. Ama neydi, neydi.. Ve sayfa açılıyor ve okuduğum başlık bu: Teknik bir Yoga Yazısı. hem de sonunda 1’i de var! Nasıl bekliyorum şimdi devamını bilsen, adeta susamak gibi..
Reblogged this on "(Siyasi ve silahlı) harp hud'adır (hile oyunudur)!" Hz. Muhammed.
yazının altındaki youtube linki ne yazık ki gitmiş 😦 onun ne olduğunu paylaşman mümkün mü ?
şimdi düzeldi mi?